menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Demokrasi, parlamento ve ulus devlet - Prof. Dr. Doğan Soyaslan

29 1
01.09.2025

Demokrasilerde herkesin siyasete girme, yönetimde görev alma ve ülkenin geleceğine yön verme hakkı vardır. Demokrasi, halkın kendi geleceğini belirlemesidir. Halk iradesini seçimlerde ortaya koyar; seçme ve seçilme hakkı bu düzenin temelidir. En üst düzey yönetime talip olmanın yolu; bir siyasi partiye üye olmak, teşkilatlarda görev almak, halka sorunları ve çözüm önerilerini anlatmak, seçimlerde oy kazanarak parlamentoya girmek ve bakanlıklar gibi yürütme organlarında görev almaktan geçer.

Ancak parti teşkilatlarında yükselmek kolay değildir. Delegelerin beklentilerini tatmin etmek, güvenini kazanmak, seçim bölgelerinde güçlü olmak, parti genel merkezinin desteğini almak gerekir. Parlamenterlik, bütün bu zorluklara karşın bir tutkudur. İnsana güçlülük duygusu veren onurlu bir görevdir. Eski Cumhurbaşkanı Demirel’in dediği gibi, “Siyaset adamı canından eder, malından eder; yine de tadına doyulmaz.” Parlamenterler, halkın yaşam düzeyini yükseltmek, refahını artırmak için çalışmak zorundadır.

Parlamenterlerin asli görevi, özgürlükçü, demokratik ve laik hukuk düzenini korumaktır. Bu tür rejimler, toplumsal ilerlemenin ve insan onurunun güvencesidir. Özgürlükten, laiklikten ve hukukun üstünlüğünden yoksun bir sistem meşru sayılamaz.

Parlamenterler aynı zamanda ulus devleti koruma sorumluluğunu taşırlar. Tarihte ümmet devleti anlayışı, tarıma dayalı toplumlardaki yönetim biçimiydi. Başta kutsal Roma Cermen İmparatorluğu olmak üzere ortaçağ Avrupa devletlerinde olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğu da bu anlayışla yönetildi; toplumu bir arada tutan temel bağ dindi. Ancak akıl ve bilimin yükselişiyle dinin siyasetteki ağırlığı azalmış, Sanayi Devrimi ile birlikte ulus devlet anlayışı doğmuştur.

Ulus devlet; etnik köken, dil, din, müşterek tarih ve ülke birliğine dayanan ulus bilinç ve........

© Cumhuriyet