‘Etkin pişmanlık’ mı, ‘zoraki ikrar’ mı? - Av. Kerem Donat
Son dönemlerde kamuoyunun gündemine yerleşen bazı soruşturmalarda artık neredeyse ezbere yazılan bir cümle var: “Etkin pişmanlıktan faydalandı.” Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik yürütülen dosyalarda bu ifadeye sıkça rastlıyoruz. Oysa hukukta her kavramın bir içeriği, sınırı ve bağlayıcılığı vardır. “Etkin pişmanlık” da bunlardan biridir ve bu kavram, her ifade veren kişiye otomatik olarak yapıştırılacak bir etiket değildir.
Etkin pişmanlık, ceza hukukunda failin işlediği suçun ortaya çıkarılmasına yardım etmesi, örgüt yapısının çözülmesine katkı sunması veya suça iştirak eden diğer kişilerin tespitine yardımcı olması durumunda cezadan indirim ya da cezasızlık sağlayan bir düzenlemedir. Ancak bu uygulamanın “etkin” sayılabilmesi için verilen bilgilerin yalnızca itiraf düzeyinde kalmaması, somut, yeni ve doğrulanabilir delil sunması gerekir.
Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre, sanığın veya başka bir sanığın yalnızca sözlü beyanı, dış dünyadan teyit edilmedikçe tek başına mahkûmiyet için yeterli değildir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2017/16-956 E., 2019/20 K. sayılı kararında bu husus açıkça belirtilmiştir: “Sanığın beyanı, başka delillerle desteklenmediği sürece mahkûmiyet için yeterli değildir.”
Bu kural, sıradan bir usul kuralı değil, masumiyet karinesinin ve adil yargılanma hakkının doğrudan........
© Cumhuriyet
