Panik atak mı, panik aşk mı?
Kırk yaş, rastgele bir yaş değildir. Hatta rastgide bir yaş da olmayıp insanı göz açıp kapayıncaya kadar elliye dayanan bir merdivenin başına taşır. Zaten kadın olsun, erkek olsun tüm insanların ortak korkusu, elliye dayanan merdivenlerdir.
Aslında merdiven, ister istemez tırmanacağımız ve kaç katlı olduğunu boşluğa düşen son adımda anlayacağımız ömür binasına, doğduğumuz gün dayanır. Ama ilk basamaklarda bir merdiven çıkıldığı fark edilmez!
Gençlik yılları güle oynaya, hızla, düz yolda yürür gibi aşılır o merdivende. Garip ama gerçek, bu çıkışın inişi olmadığı ilk kez, otuzuncu basamakta anlaşılır.
Ama otuz yaşında, yine de aşağı bakılır. Otuz beşinden sonra ise “yukarıya”. Çünkü kalp atışları hızlanmış, hafiften soluk soluğa kalınmaya başlanmıştır.
Ancak...
Soluk ilk kez, kırkıncı basamakta tıkanır. İlk kez o basamakta durup, artık çıkmamak istenir ama boşuna. Merdiven merdiven değil, asansördür ve sizin katkınız olmadan da sizi tırmandırmaktadır. Soluğunuz bile tıkanmaz artık, düşünmeye zamanınız kalır.
Zamanı düşününce de aklınıza gelen ilk çare, tabii ki “zamanı durdurmak”tır. Oysa zaman durmamaktadır.
Ve siz, zamanı durdurmanın ütopya olduğunu bilirsiniz. Zaten henüz çok geç ve umutsuz........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein