Türkiye’den çürüme manzaraları: (1) Sayın dolandırıcı!
Size hanımefendi ya da beyefendi demeyeceğim çünkü siz bir hırsız, bir dolandırıcısınız! Yalanlarla, düzenbazlıklarla insanları kandırmanın eğitimini almışsınız. Aklınız bunlara çalıştığı için kurduğunuz tuzakta insanları avlamayı bir hüner sanıyorsunuz. Kolay yoldan -insanların parasına çökerekzenginleşme peşinde koşuyorsunuz. Zahmetsiz kazancınız haksızlıktan, hukuksuzluktan başka bir şey değil de nedir?
Ne yazık ki ülkemizin son yıllarda getirildiği noktada, sizin gibi virüs misali türeyenler artık kimseyi şaşırtmıyor.
Bir çırpıda, türlü yalan dolanla çaldığınız parayı, ben yeniden kazanabilirim. Kalemimin ucuyla, zihnimin kıvılcımlarıyla kaybettiğimi tekrar sağlayabilirim. Uykularım rahat, vicdanım temiz; her gün aynaya bakabilirim. Peki ya siz, bunları yapabilir misiniz?
Bu hırsızlığı ne kadar sürdürebileceksiniz? Ömür boyu böyle mi yaşayacaksınız? Çocuklarınızın, eşinizin, dostunuzun yüzüne nasıl bakacaksınız haksız yolla (ç)aldığınız paralar ellerinizdeyken?
Genç savcı adıma bir kayıt açtı, sonra ifademi aldı ve ardından bir numara verdi.
Adalet binasında kendimi bir süreliğine huzurlu ve güvende hissettim.
Savcı, karşısındaki ekrandan gözünü ayırmadan klavyenin tuşlarına bastı, üçünüzün, benimle gerçekleştirdiği telefon kayıtlarını buldu. İki telefon Suriyeli, biri Adanalı bir isim üzerine kayıtlıydı. Savcı, bu dolandırıcılığı nasıl tezgâhladığınızı bana tek tek anlattı. Elimde yalnızca bir dilekçe örneğiyle adalet sarayından çıktım.
Sonra, asırlık şirket AVİS’i aradım, sizin “acentası” olduğunu iddia ettiğiniz meşhur araç kiralama şirketini. Karşımdaki eğitilmiş ses, durumu anlattığımda söylediklerimi kayda aldığını, hukuk birimine konuyu aktaracağını belirtti. Ancak........
© Cumhuriyet
