‘Çıkar oyunu’ mu, ‘uzlaşma’ mı?
“Rıza toplumu” olalı beri tepkisizleştik. Kendimizi kayıplara değil, günü kurtarmaya verdik.
“Siz ötede durun, biz yönetiriz” diyenlere usulca kulaklarımızı tıkadık. Yalan, riyakârlık, yolsuzluk alıp başını gittiğinde sesimizi çıkarmadık. Dayatılanlara deyim yerindeyse boyun eğdik.
“19 Mart” sonrası gelinen yerde ise artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını görenlerin telaşı sardı ortalığı.
Bu, bir ülkeyi “çökertme” harekâtıdır ve merkezinde de bir siyasi örgüt ile onun işbirlikçileri vardır.
Adeta “muz cumhuriyeti”nde olabilecek olaylar silsilesinin, böylesine ardı ardına nasıl sıralanıp uygulamaya koyulduğunu her gün apaçık deneyimlerken şaşıp kalıyorum bazen.
Göz göre göre bir ülkenin nasıl çökertildiğinin öyküsü göz göre göre yazılırken inanın uykularım kaçıyor.
Daha üzücü olansa bunların her birinin yaşadığımız zamanlarda olması ve hepimizin uygulanan bu senaryonun seyircisi olarak kalması.
Aralarındaki işbirlikçi uzlaşma sayesinde iktidarı ele geçirenler, önlerindeki engelleri bir bir kaldırarak bu “çökertme” planını uygulayageldiler bugünlere kadar.
“19 Mart darbesi” buna dur demek için yola çıkanlara karşı yapılan bir ilk tehditti. İhtimal ardından gelecekler de planlanıyor ve bunun ilk adımı da “çözüm süreci” safsatası olarak karşımıza çıkarılıyor. Şimdi de adını değiştirip “terörsüzleştirme” dediler, inanırsanız.
Gelin hafızlarımızı bir yoklayalım geriye dönerek:
20 Temmuz 2015, Suruç bombalaması/ Şanlıurfa’da intihar saldırısında 34 kişi yaşamını yitirdi.
10 Ekim 2015, Ankara Tren Garı intihar saldırısında ölenlerin sayısı: 109 kişi.
23 Aralık 2015, Sabiha Gökçen Havalimanı’ndaki bombalı saldırıda 1 kişi hayatını kaybetti.
12 Ocak 2016, İstanbul Sultanahmet Meydanı’ndaki intihar........
© Cumhuriyet
