Hangi 12 Eylül?
Yıllar önce okumuştum Yiğit Bener’in yazdığı “Eksik Taşlar” romanını. 12 Eylül’ün yepyeni bir sistem inşa ederken aynı zamanda bireylerin üstünden bir buldozer gibi nasıl geçtiğini anlatıyordu bize. Bir baba ve oğlun yıllar sonraki hesaplaşması gösteriliyordu. Baba Erdinç biraz Yiğit Bener, oğul Özgür biraz kendi evladı gibiydi. Okur, romanın kurgusu ve konuşturma örgüsünü o kadar gerçek görüyordu ki bir yapbozu tamamlamaya çalışıyordu adeta. O eksik taş neydi? Belki de ülkeydi. Böyle bir ülke. Erdinç şunları söylüyordu bize. “Peki söylesene bana, hak etmiş miydim tüm bunları? Hak etmiş miydik böyle bedeller ödemeyi? İnsanların daha mutlu olmasını düşleme günahını işleyen bizler... Öldürülen, işkencede sakat bırakılan... Yakınlarını kaybeden... yıllarca hapiste çürüyen ya da sürgünde sürünen bizler... yani fiziki ya da manevi olarak yok edilen, toplum belleğinden izleri dahi silinmiş olan bizler... koca bir kuşak! Gerçekten hak etmiş miydik bunları?” Ne roman kişisi hak etmişti bu yaşananları ne Erdal Eren ne de İlhan Erdost. Tıpkı darbe sonrasında gözaltına alınan 650 bin kişi gibi. Fişlenen 1 milyon 683 bin kişi gibi.
***
Bu serzeniş basit bir yakınma değildi. Kaldı ki her yakarış çaresizliği güçlendirir. Oysa Erdinç haklıydı. Yaratılan korku imparatorluğu sayesinde örgütlenme kültürü talan edildi. 12 Eylül “sarı sendikacılık” tabirinin gerçekliğini gösterdi. Öte yandan sivil toplumculuk “Kanarya Sevenler Derneği” gibi devlet erkine zararı olmayan bir hobi faaliyeti olarak sunulmak istendi. “Devlet” sözcüğünün insan hayatını........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein