Tutuklu ve hükümlülerin sağlık hakkı
Yaşam hakkı en temel insan hakkıdır.
“Sağlık Hakkı”, ilkini olanaklı ve anlamlı kılan temel haktır ve ulusaluluslararası hukuk metinlerinde güvenceye alınmıştır. Anayasa m.56, sağlık hakkını özel olarak netlikle tanımlar: “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.” 17. md. ise “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir” der. Tutukluhükümlüler de bu koruma ve güvenceden yararlanır. Çünkü Türkiye, -kâğıt üstünde de olsa- insan haklarına saygılı ve dayanan bir devlettir (AY m.2 ve 14). BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, “Hiç kimseye işkence, zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı işleme ya da cezaya tabi tutulamaz” der (m.5). Aynı bildirge, 25. maddesinde tıbbi bakım hakkını tanımlar. AİHS de 2. maddesinde yaşam hakkını ve ayrılmaz önkoşulu sağlık hakkını tanır. Dünya Sağlık Örgütü Anayasası kapsamlı sağlık tanımı verir. Bu tanım Türkiye’yi de bağlar (AY m.90/5). İç hukuka kattığımız Biyotıp Sözleşmesi m.2, insan yaşamı ve sağlığının, bilimsel ya da sosyal hiçbir gerekçeyle geriye atılamayacağını vurgular.
AİHS, m.3 uyarınca, “Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı muameleye tabi tutulamaz”. AİHM, cezaevinde gerekli sağlık hizmetlerinin sunulmamasını, bu maddeye aykırılık olarak değerlendirmektedir. AYMAnayasa Mahkemesi birçok kararında, sağlık hizmetine erişimin kısıtlanmasının kötü muamele yasağını ihlal edebileceğini belirtmiştir. Yaptırımlar Türk Ceza Yasası’ndadır; iyi bilinmektedir, bilinmelidir ve çok ağırdır.
Bir devletin hukuka ve insan haklarına olan bağlılığı, cezaevindeki insanlara nasıl davrandığı ile ölçülebilir. Sağlık hakkı, yaşam hakkının ayrılmaz parçasıdır ve yaşam hakkı, duvarların........© Cumhuriyet
