Görülmek: Aynada Sadece Sen Yoksun
Caravaggio’nun Narciso tablosunda, genç bir adam kendi yansımasına bakarken resmedilir.
İlk fark ettiğim şey yalnızlık değildir; kendine gömülmüş bir arayıştır. O suya yalnızca hayranlıkla eğilmez; aynı zamanda orada bir gerçekle karşılaşır: Kendi sureti, kendi sessizliği, kendi yalnızlığı… Burada asıl mesele, Narciso’nun neye baktığı değil ne kadar görüldüğüdür. Çünkü insan kendini en çok bir başkasının gözlerinde bulur, bir yansımanın derinliğinde kendi varlığına dokunur. Narciso’nun yalnızlığı, dışarıdan kibir gibi okunur. Ama Caravaggio’nun ışıkla kurduğu dramatik tensellik, bu bakışı bir özlem alanına dönüştürür. Görülmeye, dokunulmaya, duyulmaya dair bir özlem. Bu özlem, sadece mitolojik bir ceza değil; hepimizin taşıdığı kadim bir susuzluktur: “Bir başkasında görünmek… Ama kendin olarak.”
Bu yazıyı yazarken aklımda dönüp duran bir başka müzik de var: Camille Saint-Saëns’ın “Hayvanlar Karnavalı”. Her bölüm, farklı bir hayvanı temsil ederken aslında içimizdeki çeşitli benlik hâllerine seslenir. Zıplayan kangurularda, kaçmak isteyen yanımız gizlidir. Ağır kaplumbağalarda, zamanın içinde savrulan sabrımız. Ama yalnızca onlar mı? İçimizde bir yerlerde, küçük bir serçe gibi ürkek ama meraklı bir parça vardır; her an yerinden havalanmaya hazır, bir o kadar da incinmeye açık. Bazen de aslan, sessizce içimizde dolanır, güç ve yalnızlık iç içe geçmiştir. Sakin durur, ama gerektiğinde kükrer.........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Tarik Cyril Amar