Bu ülkenin hâkim ve savcıları, Beşiktaş Adliyesi'ni unutmayın
Önceki sabah, sanki bir 12 Eylül sabahı psikolojisi yaşarken, hafızam beni bir mahkeme salonuna götürdü.
2009 yılında gördüğüm bir mahkeme salonuydu orası.
O gün öğle yemeğinde, dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın misafiriydim. Anayasa Mahkemesi’ne ilk defa ayak basıyordum. Neden derseniz, Anayasa Mahkemesi’nin 12 Eylül darbesinden sonrasında bir sendikanın el konulan binasında görev yapmasını hiç içime sindirememiştim.
Şimdi Mahkeme yeni bir binaya taşınmıştı ve ben de Türkiye’nin en üst yargı kurumunu çok merak ediyordum. Haşim Kılıç’ı başkan yardımcılığı döneminden beri yakından izliyordum. Benim üzerimde hep çağdaş, ilkeli ve vicdan sahibi bir insan izlenimi bırakmıştı.
Bir zamanlar söylenen “Ankara’da hâkimler var” sözünün sembolüydü sanki.Yemekte güzel bir sohbet yaptık.Bize, dünyada anayasalarla ilgili yeni eğilimler hakkında bilgi verdi."Bu kuruma Anayasa Mahkemesi demek yanlış. Biz dar anlamda hukuki bir yargılama yapmıyoruz. Anayasa Konseyi gibi bir ifade daha iyi olur" demişti.
Ama o günden asıl aklımda kalan başka iki şey vardı.Binada beni en çok etkileyen yer, Yüce Divan olarak tasarlanan salon oldu.
Unutamadığım iki şeyi işte o salonda gördüm.Salona yukarıdan girdik.En üstte, açık bir hilal şeklinde Yüce Divan’da hâkim olarak görev yapan heyet üyelerinin oturduğu koltuklar vardı.
İlk dikkatimi çeken şey duvarda yazılı sözdü.
Mahkemelerde “Adalet mülkün temelidir” yazıyordu.Ama bu salonun duvarında şu yazılıydı:"Haklar ve özgürlükler, insanlığın onuru ve erdemidir."
Burası vatandaşın “hak ve özgürlüklerini” arayacağı yerdi.
Yazı hâlâ o duvarda duruyor mu bilmiyorum.
Ama önceki sabah itibarıyla o yazıda yazılanları milletçe kaybettiğimizi söyleyebilirim.
Sonra, Haşim........
© Bizim TV
