Son Düzlükte AKP Rejimi
AKP pandemi günlerinden beri Türkiye iç politikasını büyük oranda uluslararası krizler, savaşlar ve çatışmalar üzerinden götürüyordu. Hatırlayalım, Mavi Vatan, Gazze/Filistin, Ukrayna’nın işgali, Zeytin Dalı, Pençe-Kilit, Suriye Milli Ordusu üzerinden Suriye’de operasyonlar, Ege’de atalardan yadigâr geleneksel it dalaşı gerilimleri… Tüm bu operasyonlar, (tabi bu adisyona, Afrika’daki hamilikler, su kuyuları filan da eklenmeli) içeride ‘birlik beraberliğe ihtiyacımız olan şu günler’ retoriğini epey kullanışlı hale getirdi ve hala ikna olmayanlara da ‘bir merminin kaç para olduğu?’ soruldu.
Rejim, Grimm Kardeşler’in masal kahramanları gibi, gittiği yerden bıraktığı ekmek kırıntılarını toplaya toplaya geri döndü. Gazze/Filistin meselesinde, ticaretin biteviye devam ettiği çarşaf çarşaf ifşa edildi/ediliyor, Mavi Vatan bir başka John Ahmet mukallitliği olarak Anka Park’ın dinazorları ile birlikte çürümeye terk edildi; bu bütün Mavi Vatan tantanasına da sebep olan petrol-doğal gaz meseleleri de jelibon rezervi ile bilahare ele alınmak üzere rafa kaldırılmış görünüyor; elimizde kala kala BAYKAR’ın nevzuhur mekânı ‘gök vatan’ kaldı.
Türkiye’nin en fazla ümitli olduğu Suriye meselesinde de, Halep’ten Şam’a, Riyad’dan Medine’ye kadar TR plaka numarası vererek ilerleme hayalleri gerçekleşmediği gibi, parsayı mali olarak Körfez sermayesi, siyasi-jeo/politik olarak da İsrail kaldırdı. Türkiye hariciyesi Kasyun Tepesi’nde, ‘Suriye Hatırası’ fotoğrafı çektirmek ve Colani’nin şöfor mahallinde 1 tur Şam seyr-ü seferinin Kurtlar Vadisi editli klipleri ve Emevi camiinde namaz kılmış olma haricinde eli hamur karnı aç, kalakaldı.
Tüm bunların üzerine, Suriye’nin sahil bölgesinde çıkan isyan ve isyanın Colani tarafından, bir katliamla bastırılması ve SDG ile alelacele imzalanan, Kürtleri bilhassa ordu ve petrol üzerinden muhtar bir güç olarak tanımlayan konfedaratif anlaşma, Reis’in ve saray avanesinin keyfine turp sıktı.
AKP ve Erdoğan rejiminin, Suriye’de oyun kurucu, bölgede aktör, Türkiye içinde de muktedir olmak üzere kurmuş oldukları bütün uluslararası oyunlar bir şekilde boşa düştü ve dahası, bütün iç politika tümüyle dış politik gündeme tahvil edildiği için, Türkiye’nin dışarıda ardı ardına kaybettiği bu cepheler iç-politik gündemi fazlasıyla sıkıştırdı.
Bu anlamda en büyük sıkışma, Bahçeli’nin 22 Ekim’de başlatmış olduğu adı konulmamış süreçte yaşandı.
Aslında rejim, Kürt meselesini çözerek değil ama bir yere bağlayarak Ortadoğu ve Suriye’de üstelik Kürtlerin hamiliği üzerinden önemli bir aktör olabileceğini düşünürken, iç politikadaki pek çok önemli mesele, Türkiye’nin dış politikadaki stratejik kayıplarının üzerine baskı yapmaya başladı ve işler AKP ve Erdoğan rejimi açısından oldukça karmaşık bir noktaya gitti.
Aslında, AKP’nin Tayyip Erdoğan’ın en iyi şekilde yaptığı zamana yayma, yörük göçünü yolda düzme, muarızlarına kulp takma, muhalif yıldızı parlayanları kitlenin gözünde küçük düşürme, bıktırma, devşirme, kitlelerin kalbine çiğ düşürme; yerine göre statü verme, yerine göre rütbe sökme, cemazülevvelini ortaya dökme, ortama kılçık atma, hapsetme, tahliye etme gibi oldukça........
© Birikim
