İktidar mahallesinde Bilal Erdoğan sıkıntısı
Fırtına gibi bir 15 gün yaşadık. Yaşananlar ana muhalefet partisi CHP’nin üzerinde şekillense de arkasında "nasıl bir Türkiye" kavgası vardı. Üstelik bu kavganın içinde sadece iktidar-muhalefet değil, aynı zamanda iktidar içi kavganın taraflarını da görmek mümkün.
Öyle ki Ankara kulislerinde, CHP kurultay davasından Can Holding meselesine, oradan Avukat Rezzan Epözdemir-Fahrettin Altun hattına kadar tüm gelişmeleri iktidar içi kavgaya yoranlar var. İşin özeti; Bahçeli ve Erdoğan arasında kusursuza yakın bir ilişki mevcut olsa bile, bir kat aşağıda başlayan itişme ve kavga gürültüsü sokaktan duyulmaya başladı.
Yandaş medyada ve bazı eski AKP’li yöneticilerin açıklamalarında bu durumun izini sürmek mümkün. Düne kadar muhalefet cenahında dillendirildiğinde ortalığı birbirine katanlar, artık çok rahat şekilde “Erdoğan sonrası” kavramını kullanmaya başladı.
Türkiye’nin kaderini belirleyen isimler, hem siyaseten hem de biyolojik olarak yorgun ve yıpranmış durumda. En iyimser tahminde bulunan AKP’liler bile Erdoğan için “2028 son” diyor. Yani her şey onların istediği gibi gitse bile 5-6 yıldan bahsediyoruz. İnsan ömrü için belli bir anlamı olan bu rakam, söz konusu ülke olunca üzerine yatırım yapılmaya uygun olmaktan çıkıyor.
Ulusal ve uluslararası yatırım için iki önemli faktöre ihtiyaç var: Bu iktidar biçimini devam ettirecek bir rejimin kalıcı olarak kurulması,
Bu rejimi devam ettirecek isim ve kadroların bulunması. Bu da, en iyi ihtimalle 5-6 yıl sonra olacak değişim için şimdiden işe koyulmayı gerektiriyor. İşte kavganın başladığı yer de tam burası. Erdoğan sonrası dümene geçeceklerin bugünden taşları döşemiş, kendi tabanlarından başlayarak ülke kamuoyunu buna hazırlamış, buna uygun düzenlemelerin yapılmış olması gerekir.
Rejimi nereye taşımak istediklerini çok konuştuk. Seçimlerin ve Meclis’in göstermelik olduğu, etnik ve dinsel kimlik üzerinden tellendirilen otoriter bir düzen hayal ediyorlar. Bu düzen........
© Birgün
