Yapay zekâ çağında psikolojik güvenlik
Geçenlerde bir dostumla otururken, o bana (benim de çok sık yaşadığım ve sizlerin de yaşadığına emin olduğum) ilginç bir anısını anlattı: “Akşam biraz moralim bozuktu. Telefon elimdeydi, sosyal medyada dolaşıyordum. Birkaç dakika içinde önüme mutluluk artırıcı vitamin reklâmları çıktı. Ardından motivasyon videoları, sonrasında da ‘sana özel’ alışveriş önerileri. Bir baktım, sepetim dolmuş.” İkimiz de hikâyeyi eğlenceli bulduk, ama aslında bu hikâyenin ürkütücü bir tarafı vardı. Arkadaşımın ruh hâlini kim fark etmişti? Cevap önceki yazılarımda sıkça dile getirmeye çalıştığım gibi: tabi ki algoritmalar.
Bu küçük hikâye bize şunu hatırlatıyor: Yapay zekâ çağında sadece kişisel ve özel bilgilerimizi değil, zihnimizi de korumamız gerekiyor. İşte tam bu noktada “psikolojik güvenlik” kavramı devreye giriyor.
Klasik anlamda “psikolojik güvenlik”, insanların fikirlerini rahatça ifade edebildiği, hata yapmaktan korkmadığı sosyal ortamları tanımlar (Edmondson, 2019). Ancak yapay zekâ çağında bu kavramın yeni bir boyutu var: algoritmaların bizi manipüle etmesine karşı zihinsel bağışıklık. Yani, düşüncelerimizin, duygularımızın ve kararlarımızın bizden habersiz yönlendirilmesini engelleyebilmek.
Bugün attığımız her dijital adım – bir “like”, bir arama, bir alışveriş – küçük veri kırıntıları bırakıyor. Yapay zekâ, bu kırıntıları birleştirerek ruh hâlimizi, ilgi alanlarımızı, hatta kırılgan noktalarımızı çıkarabiliyor.
Seçim dönemlerinde kullanıcıların önüne sürekli aynı görüşe uygun içerikler çıkarılması, politik kutuplaşmayı artırıyor (Bak-Coleman, 2021).
Yalnızlık duygusu yaşayan bireylere,........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Ellen Ginsberg Simon
Constantin Von Hoffmeister
Mark Travers Ph.d