Naylondan diplomalar zamanı
Sahte diploma ve e-imza sahteciliği skandalı gerçekte oto yıkamacısı olan bir “üçkağıtçının” sahte psikolog diplomasıyla insanları kandırması üzerinden tartışılıyor. Suçluların en “garibanlarından” biri odağa alınarak, çete reisleri dikkatlerden kaçırılıyor.
Sahte psikolog haberi, her üniversite sınavı sonrası anaakım medyanın köpürttüğü “dağdaki çoban, hiç dersaneye gitmeden Boğaziçi’ni, ODTÜ’yü kazandı” haberleriyle benzer işlevi görüyor. Yoksul ama zeki çobanımız, bakın gördünüz mü çalışınca oluyor mesajını yayarak eğitim sistemindeki eşitsizliği gözden kaçırır, yüzbinlerce yoksul öğrencinin sınav başarısızlığının üstünü örter. Oto yıkamacı psikolog da “büyük sahtekarların” soruşturulmasının önünü kesip, skandalı bir kaç üçkağıtçının basit suçu düzeyine indirir, sistemin sorgulanmamasını sağlamaya çalışır.
Sorun sahte ehliyet, lisans diploması, tapu, başkasının imzasıyla kredi çekme, şirket kurma vs. dolandırıcılıkların çok daha ötesinde. E-imza sahteciliği ile ilgili dava dosyasını inceleyenler de çoğu suçun klasik dolandırıcılık yöntemlerinin teknolojik olanaklardan yararlanılarak yapılması olduğunu görüyorlar. Bu hal, sahtecilik suçunun ağırlığını ve tehlikelerini azaltmıyor. Oturduğunuz tapulu evinizin sizin “sahte e imzanızla” satılmasının ve tapu kayıtlarına göre de bu satışı sizin yaptığınızın kayıtlı olmasının basit bir suç olmadığı ortada. Bu tip dolandırıcılıkların teknolojinin yardımıyla yaygınlaşması ve binlerce mağdura yol açması da basit bir durum değil elbet.
Günümüzdeki sahtecilikleri, geçmişteki klasik sahteciliklerden ayıran asıl fark başka bir alanda. Sahteciliği yapanın elde ettiği sahte belge, diploma, yetki vb. her ne güçse onun sahte değil de gerçek olduğuna kendisinin de inanması. Demem o ki, elde ettiği........
© Birgün
