Yeni sular
Yıl 1977. Cem Karaca ve Dervişan, Can Yücel’in şiirinden besteledikleri İşçi Marşı ile iklimin değiştiğini gümbür gümbür ilan ediyorlardı. İklimdeki değişimlerin devrimleri tetikledikleri biliniyor; hava dönmüştü ve çok uzun zamandan beri işçiden esiyordu yel. Sonrası malum. 80 darbesi, havanın yönünü değiştirmek için iklime yapılmış bir darbeydi. Ve ardından egemenlerden yana esmeye başladı yel. Bir zamanların dünyayı değiştirmeye talip kudretli proletaryası giderek dağılıp küçük parçalara ayrıldı ve günümüzde bu parçaların her birine preker, hepsine birden prekarya deniliyor.
Prekarite ise neoliberal kapitalizmde istihdam olanakları hiçbir şekilde güvence altında olmayan çok büyük bir emekçi kalabalığının durumunu tarif etmek için kullanılıyor. Üretimden gelen gücünü kullanan ve sadece kendi haklarını talep etmekle kalmayıp herkes için yaşanası bir dünyayı yaratmaya kalkışan işçi sınıfından bugün geriye sadece ismi kaldı ve bir de ismini kullanan temsilcileri.
İsim hakkı, bir kişi ya da kuruluşun bir isim üzerinde yasal hak sahibi olması anlamına gelmektedir ve eskiden isim hakkı almak isteyen, ilgili kuruma başvururdu, şimdi merkez tarafından atanıyor. Ve merkezin atadığı temsilciler, temsil ettikleri grubun varlığından bile habersiz onlar adına konuşabiliyor. Mevcut olmayan bir işçi sınıfını temsil eden atanmış bir temsilci ücret artışları için merkezle pazarlığa oturduğunda güçsüz ve güvencesiz bir preker gibi davranıyor. İçine........
© Birgün
