Şiirsel adalet
Adalet, şiirin temeli. Adaletin “Mülkün temeli” olduğu mahkemelerin duvarlarında, savcı ve yargıçlardan oluşan heyetin tam arkasında, üstte, altın süsü verilmiş, hemen her zaman “majiskül” ve irice harflerle yazılıdır, ama aslında belleklere, gözlere, yüreklere kazılıdır.
Oradaki mülk, kişisel mülkiyeti de imler ama ilk anlamıyla devlettir. Adalet, devletin temelidir. Son 25 yılın devletinden yola çıkarak söylendiği gibi devletin dini olmaz ya da daha yumuşak biçimde söylendiğinde, devletin dini adalettir!
Platon’un devletinden kovduğu şairler, devlete değilse de adalete sahip çıkarlar. Felsefenin başat sorusu özgürlükse, şiirin de yurdu adalettir. Bu bazen sınıfın adaleti olur, bazen barış, bazen toplumsal adalet, fakat istenen şiirsel adalettir.
Belki adaletle olan ilişkisi olanaksız sayıldığı için, şiir işe yaramaz bir “oyuncak” olarak görülür. Devlet yapısı gereği her şeyi sistemleştirmek ister, kederi ve sevinci bile. Standartlar enstitüsünün şiir değilse de roman hali vardır, çok severek okuduğumuz bir romandır: Saatleri Ayarlama Enstitüsü, bir şairden, Ahmet Hamdi Tanpınar’dan. Şiir ise doğası gereği kurumsallaşmaz, anımsatır.
İnsanın anılarının şiir olduğu........
© Birgün
