menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Derdimiz deryadan büyük

28 0
sunday

Medyada mutlak egemenlik nasıl bir şeydir, artık biliyoruz. Gazeteleri ortak bir havuzda, hem maddi hem “haber-yorum” açısından tekleştirirsiniz; TV kanallarını astığı astık kestiği kestik bir kurulun, insafına bırakırsınız. Bu insafın, iktidarın insafı ile belirlendiğini söylemeye gerek var mı; kolu uzun olacak, hızla yasalaştırılmış yasalarla sosyal medya âlemine de uzanacaktır, onların bir eksiği mi var, ayrıca istihdam edilmiş binlerce eleman ne güne duruyor. Böylece seçilmişlerin seçilmemiş gibi korunaklı mekânlarda “korunması”, muhafaza edilmesi de anlaşılabilir ve de alışılabilir bir durum olacak, orada hasta olanlara bile ne kadar iyi bakıldığı anlatılacak, raporlanacak, mitingdir eylemdir, kimi çağı geçmiş alışkanlıkların yorucu bir iş haline gelmesi sabırla beklenebilecektir.

Artık işte bir iki küçük tirajlı, başı yargıyla, pek keyifli “keyfî iddianamelerle” dertte gazeteler, kimi cüreti boyundan büyük gazeteciler, ışığı her an söndürülebilecek bir iki TV kanalından başka nefes alma olanağı kalmamıştır, kalmayacaktır. Türkiye’de, bir manifestoyu, bir nutku çağrıştırsın diye söylüyorum “ahval ve şerait” böyledir. Ne olduydu da bir patronun, malını mülkünü bir başka patrona satmasını mesele yapmıştık bir zamanlar? Mesele o değildi ki, mesele seçilmişlerin sanki seçilmemiş gibi korunaklı mekânlarda muhafaza altına alınması, seçimli seçimsiz bir yeni döneme ayak uydurmanın derslerinin hakkıyla verilmesiydi. İtirazlar, ufak tefek isyanlar, dersten kaytarmalar olur, hep oldu, oldu da ne oldu? Kıyamet mi koptu?

Aslında evet, koptu. İnsanların haber alma hakkı, patronlara bağlı kaldıkça da sık sık kopacaktır. Tam da bu nedenle medya mülkünün sahipleri, daha çok itibar ve faizli faizsiz, uzak yakın mekânlarda, bankalarda, likit nakit biriktirmek için politikacıların yanında, yöresinde, uçağında, sofrasında bulunmak zorunda hissederler kendilerini. Mülk sahibi ile politika arasındaki ilişki, kimi zaman “kim kimin hizmetinde” sorusuna yanıltıcı yanıtlar verilmesine yol açar, açmasın. Politikanın üstünlüğü, görünür başatlığı, kimseyi yanıltmasın; her anlamda mülkün yani üretim araçlarının sahibi sınıflara tabiiyeti esasına dayanır.

İşte iktidar, fanilerden oluşan sınırlı........

© Birgün