Hukuk sorunu ve kayyumlar gölgesinde ekonomi
Türkiye’nin 2025’e girmesiyle siyasetle ekonomi arasındaki bağ, hiç olmadığı kadar çıplak bir şekilde ortaya çıktı. Siyasi baskılar altında hukuka uygunluğu tartışılan adımlar, muhalefet belediyelerine açılan davalar ve kayyum tartışmaları, sadece demokratik düzeni değil, ekonominin temel dengelerini de sarsıyor.
Mart ayında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması, yalnızca bir siyasi kriz değil, aynı zamanda ekonomik güven krizine dönüştü. 19 Mart 2025’te artan belirsizlik Türkiye’nin 5 yıllık kredi risk primini (CDS) 260 baz puandan 330 baz puana taşıdı. Aynı hafta Türkiye eurobondlarında 2–3 cent düşüş izlendi. Bu oynaklığın kalıcı bir “ 1 puan” borçlanma maliyeti doğurduğunu söylemek doğru değil; ancak risk göstergelerindeki bu bozulma yeni ihraçların fiyatlamasını baskıladı.
Üstelik TCMB verilerine göre, önümüzdeki 12 ay içinde vadesi gelecek dış borç Haziran 2025 itibarıyla 220,3 milyar doları buluyor. Yani siyasi krizlerin tetiklediği her risk primi artışı, Hazine’ye ve özel sektöre milyarlarca dolarlık ek faiz yükü olarak dönüyor.
Hızla hafta başındaki CHP kurultay iptali davası dönelim. Siyasi baskılarla hukuk zorlamalarının yanında hukuku rahatlatan adımların da ekonomi ile ne ölçüde bağlantılı olduğunu bir kez daha gözlemleyebiliriz.
Mahkemenin verdiği “tedbirsiz erteleme” kararı, CHP’ye kayyum atanmayacağı kanaatini güçlendirdi. Adalete güven sorunu bir miktar telafi edilince piyasalarda kuvvetli bir düzeltme izledik.
Türkiye’nin 5 yıllık CDS 253 puana gerileyerek 4 Mart’tan bu........
© Birgün
