menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Barış akademisyenleriyle barış!

28 16
01.09.2025

Bugün 1 Eylül! Türkiye’de “Dünya Barış Günü” olarak kutlanıyor. Bugün “barış” çok konuşulacak. 1 Eylül’ün günümüzde ironik bir yönü de var. Dokuz yıl önce, 1 Eylül 2016’da 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile barış akademisyenleri kıyımı başladı. Bir barış gününde, aralarında dostlarımın, meslektaşlarımın ve hocalarımın da olduğu akademisyenler hukuksuz işlemlerle üniversiteden atılmaya başlandı. İhraçlar çok sayıda KHK ile devam etti ve “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzalayan 406 akademisyen ihraç edildi. İşsiz ve gelirsiz kaldılar, "sivil ölüme" mahkûm edilerek büyük eziyetler çektiler. Dokuz yıl önce başlayan bu hukuksuzluk, ironik bir biçimde, barışın en yoğun olarak konuşulduğu bugünlerde de devam ediyor. Barış akademisyenleri barış konuşulurken de bedel ödüyor.

Bilindiği gibi, Ekim 2024’te, Cumhur İttifakı ortağı MHP liderinin girişimiyle yeni bir barış ve çözüm süreci başlatıldı. Taraflar değişik adlar verse de beklentileri ve hesapları farklı olsa da bu sürecin bir barış ve çözüm süreci olduğuna şüphe yok. Çatışmaların sona ermesi, silah bırakılması ve örgütün fesih kararı gibi çeşitli aşamalardan sonra şimdi de konu TBMM’de bir komisyonda ele alınıyor. Bütün tartışma ve belirsizliklerden bağımsız olarak, barış iyidir. Barışın konuşulması iyidir. Bu bir yıl içinde gerçekten de inanılmaz sözler söylendi ve açıklamalar yapıldı. Taşıdığı belirsizlikler, içerdiği fay hatları ve muhatapların farklı siyasi hesapları bir yana, memleketin çatışmasız, şiddetsiz ve terörsüz bir barış dönemine girme ihtimali başlı başına büyük bir gelişmedir. Yarım yüzyıldır devam eden ve on binlerce insanın ölümüne, büyük acılara ve yıkımlara yol açan çatışma döneminin bitirilmesi yönünde adımlar atılması tarihi öneme sahiptir. Çatışmanın ve şiddetin yerini müzakere ve konuşmaya bırakması tek başına hayati önemdedir. Barış yönünde atılan her adım, çatışmaların, şiddetin ve terörün sona ermesine dönük her süreç kıymetlidir. Elbette sürecin devamını sağlamak büyük bir sorumluluk gerektiriyor. Elbette çatışan tarafların barış iradesi esastır. Barış iradesini doğal olarak çatışmanın tarafları ortaya koyacaktır. Müzakere de öncelikle bunlar arasında olacaktır. Ancak süreç toplumun tümünü ilgilendirdiği için geniş bir toplumsal mutabakat ve diyalogla ele alınması ve kalıcılaştırılması gerekiyor. O ünlü Latin deyişinde olduğu gibi, “Barış istiyorsanız adalet ekin!” Kalıcı bir barış, hukukla ve demokrasiyle mümkündür. Pax Romana ve Pax Americana (yani zoraki barış) zihniyetiyle barışın inşası mümkün değil. Bu zihniyetin bedelini Ortadoğu halkları uzun zamandır ödüyor. Umut edelim ki barış talebinin toplumsallaşmasıyla süreç, hukukla, adaletle ve demokrasiyle sonuçlansın. Barış için atılması gereken onca adım, alınması gereken onca yol var. Ama bunlardan en kolayı barış akademisyenleriyle “barışılması” olsa gerek. Kamu vicdanı ve hukuk açısından en hızlı çözülebilecek sorunlardan biri budur. Haklarında Anayasa Mahkemesi (AYM) hak ihlali kararı vermiş, hepsi ceza mahkemelerinde beraat etmiş ama ne hikmetse ucube OHAL Komisyonu bu yargı kararlarını dikkate almamış. Şimdi de idari yargı labirentlerinde siyasi iradenin işareti bekleniyor.

Gelin meseleyi bir kez daha hatırlayalım. Bilindiği gibi, 15 Temmuz 2016 darbe........

© Birgün