menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Nur: Feminizm dine değil, ataerkil yapıya karşı

13 0
29.05.2025

Müslüman Feministler serisinin üçüncü yazısında Nur I. ile feminizme yaklaşımını, toplumsal eşitsizlikle mücadelesini ve Müslüman feminist bir gelecek vizyonunu konuştuk.

“Değerlerime ters düşmüyorum ama adaletsizliğe de sessiz kalmıyorum” diyen Nur, bu yolculukta kendi dengesini kuran bir kadın.

37 yaşında, sosyal hayatta aktif ve profesyonel yaşamını sürdüren Nur, kendisini Müslüman feminist olarak tanımlıyor.

İnancını hayatının merkezine koyarken, aile kurumuna verdiği önem ve ahlaki değerlere bağlılığıyla geleneksel bir yaşam tarzını benimsiyor. Ancak bu, değişime kapalı olduğu anlamına gelmiyor:

“Kendi adıma geleneklerime ve inancıma sahip çıkarken, bugünün sorunlarını görmezden gelmiyorum. Değerlerime ters düşmüyorum ama adaletsizliğe de sessiz kalmıyorum.”

Kadınların iş ve aile hayatında yoğun sorumluluklar taşımasına rağmen, karar alma süreçlerinde çoğu zaman dışlandığını gözlemleyen Nur, bu adaletsizliği fark ettiği anda feminizmle tanışmış. Toplumsal, siyasal ve ekonomik eşitlik talebinin sadece söylemde değil, pratikte de karşılık bulması gerektiğine inanıyor:

“Kadınlar her alanda ciddi emek gösteriyor ama fikirleri çoğu zaman duyulmuyor. Bu da beni daha derin bir sorgulamaya itti.”

Nur’un feminizm anlayışı inancıyla çelişmiyor, aksine birbirini destekliyor. Bu noktada en büyük referans kaynaklarından biri Kur’an-ı Kerim:

“‘Kim inanmış bir insan olarak, erkek olsun kadın olsun, yararlı işler yaparsa ona güzel bir hayat yaşatacağız’ (Nahl 16/97). Bu ayet, inancımın temelinde adaletin olduğunu ve cinsiyet farkı gözetmeksizin iyi işler yapanların karşılığını alacağını söylüyor.”

Feminizmi, dinin özüne değil, dini baskı aracı hâline getiren ataerkil yapıya karşı bir duruş olarak görüyor:

“Feminizm, kadının hakkını engelleyen anlayışa karşı sergilenen bir adalet talebidir.”

Nur, kendisini muhafazakâr çevrede “fazla özgür”, seküler çevrede ise “fazla muhafazakâr” olarak algılandığını söylüyor. Bu durum, ona göre aidiyet krizine sebep olsa da, özgün duruşunu güçlendiriyor. Mücadelesini aile, eğitim, kadın hakları ve toplumsal şiddet alanlarında sürdürüyor.

Nur, gelecek kuşak Müslüman feminist kadınları şöyle hayal ediyor:

“Kendinden ödün vermeden hak arayan, baskılara boyun eğmeyen, özgür düşünebilen, güçlü kadınlar…”

Ve sözünü şöyle noktalıyor:

“Sözün özü: tüm mücadelemiz, eşit onurlu ve var olduğumuzu göstermek.”

*"Hem Müslüman Hem De Feministler" yazı dizisi adını gazeteci Nebiye Arı'nın belgeselinden alıyor.

(SI/EMK)

"Bu ödülü anneme, kız kardeşime ve tüm kız kardeşlerime ithaf ediyorum. Sevincimi paylaşan herkese teşekkür ediyorum.”

Bu yıl “Kızıl Goncalar” dizisindeki performansı ile dikkat çeken Mina Demirtaş, 28. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde yılın “Genç Cadısı” ödülü aldı.

Ödülü alırken de böyle bir konuşma yaptı, dakikalarca alkışlandı.

Uçan Süpürge Vakfı’nın düzenlediği 28. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, bu yıl da 27 Mayıs ile 4 Haziran tarihleri arasında Ankara’da düzenleniyor.

Festivalin bu yıl ki teması, “Benzersiz Kadınlar, Benzersiz Hikayeler” ödül törenine bakılacak olursa bu yıl çok sayıda böyle “benzersiz” kadın hikayesi izleyeceğiz.

Festivalin açılış töreni dün akşam (27 Mayıs Çarşamba) Ankara Devlet Opera ve Balesi sahnesindeydi. Geceyi, oyuncular Şenay Gürler ve Yetkin Dikinciler sundu.

Geceye katılan isimlerden biri de oyuncu Esa Bilgiç’ti. Bilgiç, bianet'e şöyle dedi:

“Televizyon ve sinemada 11 senedir yer alan bir kadın oyuncu olarak uluslararası kadın filmleri festivalinde bulunmak mutluluk verici ve önemli. 28 senedir yapılan bu festivali çok kıymetli buluyorum. Sinema ve televizyon dışına çıkıp, festivalleri takip ederek bağımsız sinemada ne yapıldığını görmek besleyici ve motive edici.
Heyecan konusunda ise; insanın mesleğine duyduğu heyecan elbette hiç tükenmemeli. Kontrol edilebilir bir heyecan olduğu sürece pozitif katkıları olur heyecanın performansımıza."

Esra Bilgiç, törende “çok sevdiğim birine ödül vereceğim” diye anlattığı kadın da oyuncu Hülya Darcan’dı. Darcan, Bilgiç’ten ödülünü aldıktan sonra şöyle dedi:

“Oyunculuğa uzun bir ara verdikten sonra geri döndüğümde hiçbir şey bıraktığım gibi değildi. Genç bir kızken ayrıldığım sinemaya, çocuk sahibi ve dul bir kadın olarak geri döndüm. Sinema beni yine kucakladı. O kadar vefalı bir yer ki… Zaten sinema bir ömür demek”

Bu yıl, Etkinlikte ayrıca "Bilge Olgaç Başarı Ödülleri", oyuncu Bennu Yıldırımlar, cast direktörü Harika Uygur ve yapımcı-festival yönetmeni Başak Emre’ye verildi.

Festivalin en dikkat çekici yanlarından biri ödül alanlar sahneye davet edildikten sonra onlara, arkadaşları ve yakınlarının konuştuğu bir dizi izletildi.

Örneğin oyuncu Bennu Yıldırımlar’a önce videoda kızı Ada Yıldırımlar’ın izledi sonra da sürpriz olarak ödülünü de kızının elinden aldı. Yıldırımlar, bunun tam bir sürpriz olduğunu söyledi. Yıldırım, “Bu gece burada olmak benim için büyük bir onur. Bu ödülü sektörde var olan tüm kadınlar adına alıyorum. Uçan Süpürge’ye ve herkese teşekkür ederim. Kadınlar sanatla anlatmaya yaratmaya dönüştürmeye devam edecekler. Başka türlüsü doğanın döngüsüne aykırı” dedi.

Açılış töreninde Gülşen Bubikoğlu'na "Uçan Süpürge Onur Ödülü" verildi. Sanatçı yurtdışında olduğu için onun adına ödülü başkası aldı.

Ve ödül alanlarcan Harika Uygur da ödülünü Ahmet Mattia Ahmet Minguzzi ve Narin Güran’a adadı. “Adalet” istedi.

Bu yılın Genç Cadısı Mina Demirtaş kendisi hakkında yapılan videoyu izlerken göz........

© Bianet