Ahsen İpek: Feminizm tam olarak haklarımı tanıma sürecidir
Ahsen İpek, muhafazakâr bir kadın olarak feminizmi inancı ve kültürüyle harmanlayarak, kadınların toplumsal temsili ve hak mücadelesinde önemli bir yolculuğa çıktığını anlatıyor.
İnançla çatışmadan özgürlüğü savunan İpek, kadınların sadece "mağdur" değil, aynı zamanda özne ve direnen bireyler olarak toplumda yer bulmasını savunuyor.
Müslüman Feministler yazı dizisinin ikinci yazısında da Ahsen İpek kendi Müslüman Feminist mücadelesini ve yolculuğunu bianet’e anlatıyor.
Ahsen 26 yaşında bir öğretmen, kendisini muhafazakâr olarak tanımladığını söylüyor. Ancak bu kavramın kendisi için geleneksel değerleri korumaktan ziyade bu değerleri eleştirel bir bakışla yorumlamak anlamına geldiğini düşünüyor. Ahsen, inancına ve gerekliliklerine bağlı yaşamaya çalıştığını belirtirken, bu bağlılığın sorgulayarak anlamaya ve adaleti gözetmekle ilgili olduğunu söylüyor:
“İslam’ın ahlak, adalet ve insanların dertleriyle dertlenme temellerine dayandığını düşünüyorum. İslam’ın amacı huzurlu bir toplum ise huzurlu topluma sadece bireysel problemlerimize çözüm bulmaya çalışarak ulaşabileceğimize inanmıyorum.”
Ahsen liseli yıllarda feminizmle tanışmış, buna da toplumsal ayrımlar ve sosyal çevresindeki ideolojik ayrımların neden olduğunu fark etmiş. Yaşadığı cinsiyet ayrımını küçük yaşlardan itibaren hissettiğini anlatırken Ahsen, “zaman zaman incinerek büyüdüm” diyor.
Ahsen kendisinin; okuyan, araştıran, tartışan ve inancına bağlı bir aileden geldiğini söylüyor ve bunların sonucunda çocukluktan itibaren edindiği pek çok dini bilginin bir temele dayanmadığını fark ediyor:
“Din adı altında bize öğretilen bazı anlayışlar beni rahatsız ediyordu ama aynı zamanda bu rahatsızlığı dile getirmekten korkuyordum. Çünkü inancımla çeliştiğimi sanıyordum. Okulda kadın-erkek ilişkilerine dair öğretilen pek çok davranış kalıbı, kendi ailemde karşılığını bulmuyordu. Ailemdeki iletişim ve karşılıklı saygı, bize dışarıdan dayatılan rollere uymuyordu.”
Ahsen, muhafazakâr bir kadın olarak kadın-erkek eşitliği üzerine sıkça karşılaştığı antitezin “fıtratların farklı olduğu” söylemiydi diyor. Bunun üzerine “Gerçekten kadın ve erkek farklı fıtratlara mı sahip?” diyerek araştırmaya başlayan Ahsen için araştırdığı isimler büyük bir ilham kaynağı haline geliyor:
“Bu araştırmalarımla kadın ve erkek beyninin çalışma prensiplerinde farklılıklar olduğunu fakat bu farklılıkların ciddi bir kadın erkek ayrımına sebep olmayacağı sonucuna vardım. Ayrıca bu süreçte Konca Kuriş’in düşünceleriyle tanıştım ve onun bakış açısı bana bambaşka bir perspektif kazandırdı.”
Ahsen, siyer derslerinde sürekli erkek sahabelerden söz edilmesiyle “Gerçekten İslam’ın gelişiminde kadın sahabelerin hiç mi yeri yok?” diye düşünmeye başlamış ve şöyle bir cevaba ulaşmış:
“Bu sorular, beni yakından tanıdığımız Hz. Hatice ve Hz. Aişe validelerimizin ne kadar güçlü karakterlere sahip olduklarını yeniden fark etmeye yöneltti. Aile içinde de Hz. Peygamberle eşitlik temelli, saygıya dayalı bir iletişim kurduklarını ve kültürel olarak bize öğretilen pasif kadın profilinin aksine, sosyal hayatın pek çok alanında etkin olduklarını görmeye başladım.
Bu farkındalıkla birlikte, adını daha önce hiç duymadığım birçok kadın sahabeyle de tanıştım. Onların hikâyeleri, dini daha derinlikli ve çok boyutlu anlamamı sağladı. İslam tarihinde kadınların yalnızca destekleyici değil, dönüştürücü bir rol de üstlendiklerini görmek, inancıma olan bağımı daha da güçlendirdi.”
Ahsen, muhafazakâr feministliğin muhafazakâr çevreden “fazla özgürlükçü” seküler çevreden de “yetersiz feminist” olarak görüldüğünü söylüyor ve Ahsen için bu algılar zorlayıcı bir nitelikte. Bu algılar sonucunda Ahsen iki taraftan da bir aidiyet göremediğini söylüyor.
Bir taraf seçme zorunluluğunun, açıklama yapma mecburiyetinde hissetmenin, inanç ve hak mücadelesiyle sürekli bir ifade çabasında olmak da Ahsen için yıpratıcı bir durum haline gelmiş:
“Kendimi bir yere ait hissedemediğim gibi olduğum halimle tam anlamıyla kabul de görmüyorum” diyor.
Ahsen, feminist mücadelesinde çoğunlukla aile içi rollerin dönüşümü ve kadının kamusal alandaki........
© Bianet
