Birleşmiş Milletler misali mahalle
Neoliberal kapitalizme bağlı olarak kitle turizmi tüm dünya kentlerinin birbirine benzemesine, ruhlarını yitirmelerine, insan ilişkilerinin soğuyup çıkara dayalı dinamiklere evrilmesine yol açarken, İspanya’nın Barselona şehrinin kıyısındaki Vallbona Mahallesi gibi gözden ırak köşelerde hayat daha canlı, ilişkiler çok daha sıcak, eğlenceler ziyadesiyle “damardan” olabiliyor.
Karşımızda bir tarafı demiryolu, bir tarafı karayolu, bir tarafı da dereyle çevrili, ada misali bir coğrafya var. Vallbona’nın sahibi zamanında araziyi tarım yapılması için küçük çiftçilere tahsis etmeye hazırlanırken memlekette iktidarı diktatör Franco ele geçirmiş ve mevzubahis sosyal proje gerçekleştirilemediği gibi mahalle adeta unutulmuş.
O zaman, bu zamandır Barselona’nın kentsel projeleri dışında kalıp kendine has bir yol çizmiş Vallbona, bugün gittikçe daralmakta olan bir çemberin tehdidi altında olsa da renklerini muhafaza etmeyi sürdürüyor.
Ülkenin fakir Güney’inden Katalonya’ya çalışmaya gelmiş insanların gecekondularıyla başlayan yerleşim süreci günümüzde dünyanın muhtelif köşelerinden insanları dahil etmek suretiyle beynelmilel bir mozaiğe evrilmiş vaziyette. Mahallede neredeyse her renkten insanlar gördüğümüz gibi Arapça, Katalanca, Fransızca, Rusça, İtalyanca, Portekizce, Ukraynaca, İspanyolca gibi dillerle kulaklarımızın pası siliniyor.
“İyi Vadiden Hikâyeler (Historias del Buen Valle/Good valley stories)” adlı belgesel, optimist bir tablo şeklinde kenar mahallelerin “hakiki” tireşimlerini hissettiriyor. 2025 İspanya, Fransa ortak yapımı 122 dakikalık belgesel, yönetmen, senaryo yazarı ve montaj hanelerinde adını gördüğümüz José Luis Guerin’e Donostia San Sebastián Uluslararası Film Festivali’nde üç ayrı ödül kazandırdı.
Mahalle sakinlerinin kentsel tarım faaliyetine bilhassa eğilen filmde Barselona’nın günbegün artan ihtiyaçları yüzünden alanlarının daraldığına şahit oluyoruz; hayat enerjisini asla kaybetmeyen ahalinin tüm dertlerine rağmen eğlenmekten kendini alamadığını da görüyoruz.
Belgeselin birçok sekansında devlet tarafından girilmesi yasaklanmış Besòs nehriyle tanışıp Vallbona sakinlerinin akarsuyla sıcak ilişkisine hayran kalıyoruz. N
ehirde bilhassa çocuklar yüzmekle kalmıyor, yüksekten suya atlıyor, dalıyor, çılgınca şakalaşıyor, suyun geçtiği geniş künkleri kaydıraç haline getirip adrenaline bana mısın demiyor. Üstelik nehirle bu sıcak münasebet sadece çocuklarla sınırlı kalmayıp yetişkinlerin de dahil olduğu bir oyun parkına dönüşüyor. Sıcak yaz günlerinde nehir kenarı bir buluşma noktası, şarkıların söylendiği, dansların edildiği, flörtlerin uluorta yaşandığı, adeta bir panayıra dönüşüyor.
Belgeselde bilhassa flamenko müziğiyle coşulan eğlence sekansları dışında filmin kahramanlarından, mahallenin eskilerini temsilen bir ihtiyar adamın Adios muchachos en başta olmak üzere tangolu günleri nostaljiyle anması kaçınılmaz. Filmin en yaşlıları zaten mahallenin hafızası olarak bize rehberlik ediyor; mıntıkadan geçecek hızlı tren projesiyle alakalı toplantıda ahaliyi oyalamaya meyilli yetkililere sual yöneltecek kadar da “genç”ler.
Barselona’ya göre havası gayet temiz, bostanları ve ağaçlarıyla yeşil, tepeleriyle kırsal kesimi andıran Vallbona yarı-yabani, yani az bozulmuş bir coğrafya. Tabii ki filmin birçok kahramanı artık mıntıkanın çevresinde inşa edilmiş sosyal konutlarda ikamet ediyor, fakat bu, birbirleriyle sıcak teması sürdürmelerine mani olmuyor.
Devlet tabii ki mahallenin sakinlerine ikinci sınıf insan muamelesi yapmayı sürdürüyor, hizmetler aksayabiliyor. Lakin bilhassa nehirle özdeşleşen sefahate düşkün mahalleli bezmiyor, ta ki polisin yasaklı nehrin kenarına yaklaşmakta olduğunu “geliyorlaaaaar” diye duyuran veledin çığlık çığlığa uyarılarına kadar. Hepsinin çil yavrusu gibi dağıldığı sekans filme damgasını vuruyor.
Gayet insani ve dostane bir tavırla çekilmiş belgeselin yaratıcısı José Luis mevzubahis Vallbona mıntıkasının ahalisiyle samimi ilişkiler kurarak belki biraz iyimser, biraz nostaljik ve biraz romantik, lakin gerçekçi bir kenar mahalle profili çiziyor.
Bunu yaparken asla acele etmiyor, yaşlılar olsun, yetişkinler olsun, gençler olsun, çocuklar olsun hepsine uzun uzun vakit ayırıyor; deyim yerindeyse dertlerini de, endişelerini de, hayallerini de, arzularını da sabırla dinliyor.
“Sıradan” insanlar tabii ki kameranın varlığıyla poz verme fırsatını kaçırmıyor, lakin kaybedecek pek bir şeyleri olmadığından kendilerini rahatça teşhir etmekten de kaçınmıyor. Bu daracık mahalle tüm gezegenin mikrokozmik bir yansıması haline geldiği gibi kent merkezlerinde “istenmeyen” kenar mahallelilerin kendi yağıyla kavrulma dinamiğine de bizi hayran bırakıyor. Sonuçta iklim değişiminden, sınıfsal ayrımcılıktan, ırkçılıktan, göçmen düşmanlığından ve kentsel spekülasyondan hepsi muzdarip, fakat farkında oldukları problemlerle mücadele etmeyi de gayet iyi biliyorlar.
Geniş spektrumlu demografik yapıda Ukrayna’dan gelip çocuklarının savaş travmalarını tartışan annelerden balkonuna kocaman Filistin bayrağı asanlara, dünyada olan bitenle nefes almaya devam eden gayet canlı bir organizma Vallbona.
Karşımızda televizyonda sık sık gösterilen çiğ, dolayısıyla pornografik bir fakir mahalle teşhiri de yok, elitist bir yaklaşımla “üstün” ve “ayrıksı” bir sanat eseri yaratma iddiası da. Filmin 65 yaşındaki yaratıcısı José Luis memleketi Barselona’ya bu vesileyle gönül borcunu ödemeye girişmiş; bize de ancak onu ve zarif eserini takdir etmek kalıyor.
(RL/EMK)
Bozcaada’da doğayla, dayanışmayla ve sinemayla iç içe geçen BIFED 2025, bu yıl ilk kez gönüllü olarak katılan gençler için sadece bir festival değil; aynı zamanda “başka türlü bir birlikte üretim” deneyimi oldu.
BIFED, her yıl olduğu gibi bu yıl da sadece belgeselleriyle değil, ardındaki kolektif emeğiyle de adada varlığını hissettirdi.
Ada halkından teknik ekibe, yönetmenlerden gönüllülere kadar herkesin katkısıyla şekillenen festival, doğa ve dayanışma temasını........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul