menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

‘Zombi no go go’: Fela Kuti’nin Afrobeat’inde karşı-devrim

14 0
15.06.2025

Fela Anikulapo Kuti, Nijerya’nın en etkili ve tartışmalı sanatçılarından biri olarak Afrika’nın postkolonyal krizlerinin tam ortasında ortaya çıktı.

Baskı ve otoriteye karşı öfkesi müziğinde hayat buldu. Toplumu politik yönden bilinçlendirmenin ötesinde yalnızlık, ötekilik, boyun eğme gibi hislerin yerine birlikteliği ve direnişi aşıladı.1970’lerde kurduğu Africa 70 grubuyla Afrobeat’i geliştirdi.

Müzik matematiğinde ritmik açıdan büyük bir yenilik olan Afrobeat, yozlaşmış iktidar yapılarına yönelik keskin bir eleştiri ve halkın sesi olarak işlevi gördü. Sahnedeki dinamik performansları, meydan okuyan yaşam tarzı ve protest içerikli şarkılarıyla Fela, iktidara doğrudan meydan okuyan bir muhalif, direnişi müzikle görünür kılan bir aktiviste dönüştü.

Döneme baktığımızda, Afrika kıtasının 1960’lar ve 70’lerde sömürge sonrası bağımsızlıkların ardından siyasi istikrarsızlık, darbeler ve Batı destekli rejimlerle sarsıldığı açıkça görülüyor.

Nijerya da bu dalgalanmaların merkezindeydi; 1966’dan 1993’e kadar yaşanan yedi askeri darbe, uzun süreli baskı ve siyasal muhalefetin bastırılmasıyla sonuçlandı. 1967-1970 arasındaki Biafra Savaşı ise yaklaşık bir milyon insanın hayatını kaybettiği, sadece askeri değil kültürel ve toplumsal yaraların derinleştiği bir trajediye dönüştü. Savaşın ardından artan yolsuzluk, IMF destekli neoliberal politikalar ve kültürel bağımlılık, halkın yaşamını daha da zorlaştırdı. Fela bu karanlık tablo içerisinde müziğiyle yükselmeye başladı.

Fela’nın politik olarak radikal bir konuma geçişinde dönüm noktalarından biri, 1969’daki ABD ziyaretinde yaşandı. New York’ta bulunduğu süre boyunca Black Panther hareketiyle temas kurdu; Malcolm X, Angela Davis ve Kwame Ture gibi isimlerin düşüncelerinden etkilenerek sanatını daha belirgin bir politik bakışla şekillendirdi.

Bu deneyim, Kuti’nin yalnızca müzikal değil, ideolojik olarak da dönüşmesine yol açtı; müziği estetik bir üretim olmaktan çıkarak siyasal eleştiri ve örgütlenme aracı haline geldi.

Nijerya’ya döndüğünde caz, funk, highlife ve Yoruba geleneksel müziğini harmanlayarak Afrobeat’i ortaya çıkardı. Afrobeat, sadece ritmik bir keşif değil; halkın sömürgecilik sonrası çöküşe karşı kolektif dayanışmasının müzikal ifadesi oldu.

Afrobeat, ritmik ve melodik öğeleriyle dinleyiciyi içine çeken bir form olmasının yanında, Fela Kuti’nin politik duruşunu ve eleştirisini güçlü biçimde yansıtan bir ifade biçimi olarak konumlanıyor. Tony Allen’ın yarattığı ritmik altyapı bu yapının temelini oluşturuyor.

Allen’ın davul tekniği, Afrika’nın geleneksel poliritmik ritimlerini caz ve funk unsurlarıyla ustalıkla harmanlayarak müziğe karmaşık ve dinamik bir ritim kazandırıyor. Uzun soluklu şarkılar dinleyiciyi bedensel ve zihinsel olarak yoğun bir deneyime çekiyor.

Şarkıların 10 ila 30 dakika arasında değişen süreleri, Fela’nın sahne performanslarında doğaçlama ve kolektif katılım için geniş bir alan açıyor.

Afrobeat enstrümantasyonu nefesli grubu, gitarlar, klavyeler ve ritim bölümünü kapsayan zengin ve katmanlı bir armonik yapı sunuyor. Fela’nın doğrudan ve didaktik vokal tarzı ise politik mesajlarını net biçimde iletmesini sağlıyor.

Müziğin estetik yapısının ötesinde taşıdığı derin politik zemin, Afrobeat’i sıradan bir tür olmaktan çıkarıyor. Şarkılar uzun süre devam ediyor, tekrarlarla örülüyor ve dinleyiciyi kolektif bilinç ve deneyime çağırıyor. Sözlerde rejime karşı açık ve sert eleştiriler yer alıyor; hem yerel iktidar yapıları hem de küresel finans kurumları hedef alınarak müzik politik bir manifestoya dönüşüyor.

Aynı zamanda Afrobeat, sömürge sonrası Afrika kimliği ve kültürel değerlerin yeniden şekillenmesinde önemli bir araç olarak öne çıkıyor. Fela Kuti, Afrika ritimlerini ve dillerini ön plana çıkararak kültürel yabancılaşma ile sömürge sonrası zihniyetlere karşı güçlü bir duruş sergiliyor. Bu müzik, sadece eğlence olmanın ötesinde politik direniş ve kültürel aidiyet simgesi işlevi görüyor.

Afrobeat, sahne performanslarının ötesinde kolektif direnişin ve alternatif toplum biçimlerinin yaşandığı bir alan olarak var oluyor.

Çok katmanlı yapısını, dönemin toplumsal gerçekliklerine ışık tutan şarkılar aracılığıyla yansıtıyor. Karmaşık ritimler, uzun doğaçlamalar ve politik içerikli sözler, dinleyicilere yalnızca müzikal deneyim sunmakla kalmayıp aynı zamanda politik bilinçlenme ve farkındalık sağlıyor.

Aynı dönemde müzikal açıdan başka önemli işler de ortaya konuyor ancak bunların politik çizgide Fela Kuti kadar radikal ya da sistematik ilerlemediği görülüyor.

King Sunny Adé ve Ebenezer Obey gibi müzisyenler, yüksek prodüksiyonlu juju müziğiyle geniş kitlelere ulaşıyor. Juju, yerel ritimlerin batı müzik teknikleriyle harmanlandığı, melodik ve dansa uygun yapısıyla sosyal yaşam, aşk ve günlük olayları işlerken, politik tarafı daha sınırlı kalıyor.

Diğer yandan Orlando Julius gibi sanatçılar caz ve funk etkilerini sentezleyerek fusion caz unsurlarını müziklerine katıyor. Bu türde cazın doğaçlama ve armonik zenginliği........

© Bianet