menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

'Aşılmaz' denilen eşik aşıldı: Çözüm için artık kim ne yapmalı?

12 3
13.05.2025

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısı karşılık buldu; 232 PKK delegesi, 5-7 Mayıs tarihlerinde iki farklı yerde ‘12. Kongre’yi topladı. Kongreye ilişkin değerlendirmelerini tamamlayan örgüt, bugün (12 Mayıs) net bir şekilde “silahlı mücadele yöntemi”nin ve “PKK adıyla yürütülen çalışmalar”ın sona erdiğini duyurdu. “Demokratik siyaset hakkının tanınması ve sağlam, bütünlüklü bir hukuki güvence” noktasında ise adres olarak TBMM gösterildi. ‘12. Kongre’ ile Kürt sorunu konusunda ‘aşılmaz’ denilen bir eşik aşılmış oldu.

Peki, bugüne kadar iktidarından muhalefetine çözüm için Meclis’i adres gösteren Türkiye siyasetinin yeni dili ve yöntemi ne olacak? Silahsızlanma sürecinden demokratik toplum sürecine geçişin yol haritası nasıl belirlenecek? Kime, ne tür sorumluluk düşüyor?

“Barış ve Demokratik Toplum Süreci”nde yeni aşamayı ve dünyadaki benzer örnekleri, Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz’la konuştuk.

Silah bırakma kararı ile nasıl yol kat edilmiş oldu? Kürt siyasi hareketi nasıl bir paradigma değişikliğine gidecek? Barışın sağlanması, çözümün nihayete ermesi için bundan sonra hangi adımlar atılmalı?

PKK’nin silahları bırakması ve kendisini feshetmesinden sonra bu konuda yeni bazı adımlar atılacak. Bugün Türkiye yeni bir ‘çatışma çözümü’ deneyimi yaşıyor. Şimdi dünyada bu süreç genel olarak silahların susması ve demokratikleşmenin sağlanması eşzamanlı yaşandı. Türkiye’ye baktığımızda ise bu süreç öncelikle silahların bırakılmasına odaklanmış durumdaydı. ‘Olur mu, olmaz mı?’ tartışması geride kaldı, artık taraflar bu konuda hemfikir ve mutabakat içinde.

Geldiğimiz aşama artık 'silahlar hangi yöntemle, nereye, nasıl bırakacak ve silah bırakanların toplumsal yaşama katılımının yol, yöntemi, araçları neler olacak?' aşamasıdır. Buna dair bir belirsizlik var. PKK, bu belirsizliği giderecek adresi çok net açıkladı, TBMM dedi. Öncelikle Meclis buna bir cevap vermek zorunda.

PKK’nin ‘Meclis’ vurgusu kime, hangi sorumlulukları yüklüyor? Sürecin dili, yöntemi, yol haritası ne olmalı? Mevcut iktidar, hedeflenen demokratik dönüşümü sağlayabilir mi?

Meclis vurgusu, Cumhur İttifakı, Kandil ve İmralı'nın bu kararı vermesiyle ve silahsızlanmanın sağlanmasıyla bu sorunun çözülemeyeceğini bize gösteriyor. Daha geniş bir mutabakatın Meclis'ten başlanarak örülmesi gerekir. "Silahlı çatışma çözüm arayışı"ndan, "silahsız, siyasal çatışma çözüm arayışı"na geçtiğimiz kanaatindeyiz. Bunun müzakere yeri, yöntemleri farklı olmalı, geçmişteki arayışlardan da bir farkı olmalı.

Silahsızlanmanın tamamlanması iki-üç ayda olacak bir iş değil, zaman alacak. Aslında Kürt siyasal hareketi şuna karar vermiş; çözüm mücadelesi artık bu alanda verilecek. Öcalan ilk açıklamasında, "Ben bu sorunu hukuk ve politika zeminine taşıma kudretine sahibim" demişti. Şimdi bu açıdan demokratik siyaset kanallarının açılması ve güçlenmesi mücadelesi başlayacak. Burada her şeyden önce muhalefete çok önemli bir rol düşüyor.

Son on yılı dikkati aldığımızda mevcut hükümetin gerçekten bir bütün olarak Türkiye toplumunun ihtiyaç duyduğu bir demokratik dönüşüm yapabilme kabiliyeti oldukça zayıflamıştır. O zaman bu işin yükünü ana muhalefet ve demokrasiden yana, barıştan yana olanların yüklenmesi gerekir.

Demokrasi mücadelesi yürüten, "iktidara adayım diyen" ve bu konuda epey bir yol almış olan CHP'nin artık Kürt meselesinde dil değiştirmesi gerekiyor. Başka bir bakışla süreci örmesi, bu işin gerçekten daha sahici bir biçimde çözümünü kolaylaştıracaktır.

"Ahmet Türk, Mardin Büyükşehir Belediyesi'ne başkan olarak görevine iade edilecek ama Ahmet Özer ya da Ekrem İmamoğlu cezaevinde kalacak" gibi iddialar söz konusu. Böyle bir şey yok. Bu kadar dar bakılması akıl tutulmasıdır. Eğer tutuklularla ilgili herhangi bir yasal düzenleme yapılacaksa, bu bütün Türkiye için uygulanabilecek bir ilerleme olmalıdır. Bunu yapabilecek bir iradenin oluşması gerekiyor.

Öncelikle muhalefetin sükûnetle soruna yaklaşması gerekir. Hep bir panik, korku, çekince hali var. Ayrıca CHP'de son birkaç yıllık süreçte bir değişiklik de gözlemliyoruz. Özgür Özel'in Van'da miting yapmasını ve oradaki ifadelerini pozitif bir yerden değerlendirmek lazım. Ve bu konuda kendilerini geliştirmek için çaba sarf ettiklerini de biliyoruz. Mesela Meclis'te Demokrasi ve Hukuk Komisyonu kuruldu. Bu komisyonun bir ayağının da Kürt meselesi olması gerekir. Ancak artık başka bir dille, bu konuda hazırlıklı olduklarını göstermelerini ve iktidara geldiklerinde ne yapacaklarını daha net söylemeleri lazım.

AKP'nin "Kürt sorununu biz çözdük", MHP'nin ise "Kürt sorunu yoktur" söylemlerinin yanı sıra; CHP'nin "Kürt sorununu tanıyoruz ve bu sorunu çözeceğiz" tutumu değerlidir. Sayın Özel, bunu nasıl yapacağını bugünden izah etmek zorundadır. Projelerini anlatarak, iktidar yürüyüşlerini daha da güçlendirecek bir yola girmesi gerekiyor. Demokrasi ve barış yanlılarına düşen görev ise konuda muhalefeti cesaretlendirmektir. Toplumun eşit yurttaşlıktan başka yolu olmadığını, bunun zemininin hukuk olduğunu ve çözümün herkesi kapsaması gerektiğini anlatmamız gerekir. Başka türlüsü zaten ayrımcılıktır.

Diğer yandan bu süreçte Cumhur İttifakı'nın bu konuda sınırları belli, atabileceği adımlar oldukça sınırlı, çok küçük dokunuşlarla süreci tamamlama gibi bir yaklaşımı var. Ancak bir yola girilmiş olması da iyi bir şey. Çünkü artık savaşı, çatışmayı, ayrımcılığı değil; barışı konuşuyoruz. Düşünün yani bir sene önce "DEM Partililerin maaşlarının hazineye devrini" konuşuyorduk, bunu öneren Devlet Bahçeli'ydi. Bugün barışın sesini yükseltmek için daha elverişli bir ortam oluştu. Bunun kıymetini bilelim ama burada da durmayalım artık.

Son yedi ayı şöyle geçirdik: "Öcalan böyle bir çağrı yapmaz, Kandil buna cevap vermez, Kandil bu kongreyi toplamaz." Hepsi oldu... Hatta hiçbir şart da koymadan. Sadece bir öneri var, o da ‘Meclis sorumluluk alsın’. Şimdi sorgulama yapmakla zaman kaybetmektense bir irade ortaya koyulmuş, bu iradenin kıymetini bilmek gerekir.

Dünyada da benzer süreçleri yaşayan ülkeler var. Bunların en çarpıcı ve sonuç alınabilmiş örneği İspanya… ETA üyelerinin silah bırakarak reel siyasete uyum sağlama süreci ile bugün Türkiye’de yaşanan süreci nasıl yorumlarsınız?

İspanya örneğini iyi........

© Bianet