Kaç soruşturma ve ankette “Dünyanın Tüm Sabahları”nın (Tous Les Matins Du Monde) kişisel sinema tarihim boyunca seyrettiğim en iyi film olduğunu belirttiğimi hatırlamıyorum. 100’lük, 10’luk, 5’lik en iyi film listelerimde kaç kez ilk sıraya oturtmuş olabileceğimi hesaplamam da çok zor. Öte yandan, 1993’teki 12. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde sevgili Onat Kutlar’ın önerisiyle ilk kez seyredişimden bu yana, filmin zihnimde ve gönlümde bir türlü eskimek bilmediğini ve benim için şaşmaz bir kriter oluşturduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Geçenlerde bir arkadaşım “En sevdiğin film hangisi?” diye sorunca, bir kez daha aklıma düştü “Dünyanın Tüm Sabahları”.

Pascal Quignard’ın dilimize de çevrilen incecik romanından uyarlanan 1991 yapımı “Dünyanın Tüm Sabahları”, 17. Yüzyıl Fransa’sında, karısının ölümünden sonra çiftliğindeki küçük bir kulübede inzivaya çekilen ünlü besteci ve viyola sanatçısı Sainte-Colombe ile iki kızının öyküsü etrafında gelişir. Filmin açılış sahnesinde, Marin Marais adlı saray müzisyenini (Gerard Depardieu), çökkün, bezgin bir şekilde sarayın........

© Aydınlık