menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir Köroğlu mücadelesine saplanmak: Yapay Zekâ’ya edebiyatla karşı koymak! Sistem yenilmez mi?

23 9
09.05.2025

Bugün filmler ve kitaplar aracılığıyla yapay zekânın kontrolden çıkacağı algısı yerleştiriliyor. Ballerini kitabında, günümüze yönelik doğru eleştiriler getirmekle birlikte bu algının kurbanı oluyor. Romanda yapay zekâya direnen gençlerin isyanı, ‘Tüfek çıktı mertlik bozuldu!’ diyen Köroğlu’nun isyanının ötesine geçemiyor

Kontrolden çıkan makineler, insanlığa savaş açan robotlar, dünyamızı ele geçiren yapay zekâ… Bu konuda bugün yaratılan bir korku iklimi var.

İnsan-makine çatışması çok derinlerde yatıyor. “Şeytan icadı” matbaadan, mertlik bozan tüfeklere, Sanayi Devrimi’nde makine kırıcı Ludistlerden bu geleneği beyaz perdeye yansıtan Matrix’e kadar…

Son günlerde yapay zekâ tartışması, sinemaya da sıçradı. Yönetmen Semih Kaplanoğlu, büyük yönetmenler döneminin bittiğini, sinemanın başka yere evrildiğini, dijitalleşmenin hakikati yansıtmadığını ve buna sırtımızı dönmemiz gerektiğini söyledi.(1) Bu konu haliyle, edebiyata da yansıyor.

Özgürlük, yapabilmektir. İnsan, yapabilmek adına önce doğa ile sonra insan ile mücadelesini sürdürmüştür. Artı değerle birlikte devlet ortaya çıkmış, tarih de insanın insanla mücadelesi şeklinde, sınıf mücadeleleriyle ilerlemiştir. Bu durum da zoru yaratmıştır. Hâkim sınıfların zoruna karşı insan, yapabilmek adına ayağa kalkmıştır.

Zamanla, insanı yalnızca çıplak zorla bastırmak değil, gözetim altında tutmak öne geçmiştir. Özellikle günümüzdeki emperyalist çağda, zihne müdahale daha büyük önem kazanmıştır. Teknoloji savaşının bir ayağı da budur. Çünkü hegemonyayı sürdürmek, insanı kafeslemek, zihnin esaretinden geçmektedir. Emperyalist denetim, bir gözetim toplumu ortaya çıkarmıştır. 1785 yılında Bentham kardeşlerin “Bütünü Gözlemek” anlamına gelen “Panoptikon Hapishanesi” tasarımı, bunun ilk sistemli adımıdır. Bundan sonra “göz” denetimin başlıca simgesi haline gelmiştir. Dünyayı karanlığa bürümek isteyen Sauron’dan “Seni izliyor!” vecizesiyle akıllara kazınan 1984’ün diktatörü “Büyük Birader”e kadar fantastik ve distopik eserlerin temelini “göz” oluşturur.

Luigi Ballerini’nin “Mira Her Şeyi Bilir” kitabı da, Panoptikon’dan bugüne gelen gözetimin, yapay zekâ ile hangi noktaya ulaşabileceğini konu edinen bir kitap.

Ballerini, distopik romanında Mira’yı bir yaşam gözetmeni olan yapay zekâ olarak kurguluyor. Mira izler, her soruyu yanıtlar, her soruna çözüm bulur. Mira, yazarın distopyasında “mükemmel” ya da “uyum” toplumu olarak sunulan bir yapının en önemli taşıdır.

Kitabın hemen başında, bu uyum toplumunun bazı sorunları olduğunu anlıyoruz: Güvenlik ve ataerkillik. Silahsız dolaşmanın kadınlar için tehlike haline geldiği, silah taşıma yaşının 16 yaşına çekilmesi kampanyalarının yapıldığı bir düzen. Ve aynı zamanda korku stratejisinin izlendiği, algılara yönelik müdahalelerin olduğu bir sistem:

“Şu da var ki, diye ekledi, Direktör’e anlamlı anlamlı bakarak: Önemli olan gerçek bilgi değil, algıdır. Bir şeyin doğru olduğuna inanıyorsan, o şey doğrudur.”(2) Kitap, Mira üzerine kuşkuları artan dört arkadaşın zaman içinde yapay zekâya karşı mücadelesini konu ediniyor.

Mira Veri Bankası, yönetim binasında ve genel merkezdedir. İçeride ne olup bittiği bilinmez. Herkes bunu normal yönetim olarak düşünür. Oysa onların şüpheleri vardır: “Hükûmet bizim kızmamızı, sarsılmamızı, duygulanmamızı, etkilenmemizi, korkmamızı istiyor. Düşünmek dışında her şeyi. İşte, binanın içinde bütün bunların döndüğünden şüpheleniyorduk. Ve gerçeğe ne kadar yaklaştığımızı hâlâ bilmiyorduk.”(3)

Ballerini, isabetli eleştirisiyle algının karşısına güveni koyuyor:

“Güven olmadan toplum olmaz. Fırıncı. Fırından ekmek alırken, ekmeğin içine zehir koyduğunu asla düşünmeyiz. Otobüs şoförü. Bizi evimize götüren şoförün, otobüsü sarhoş halde kullandığını asla düşünmeyiz. Aşkımız. Gece yanımızda uyurken, bize zarar verebileceğini asla düşünmeyiz. Güven. Güven. Yalnızca güven. Her şey güvene dayanır. Güven olmaksızın ne yiyebiliriz ne hareket edebiliriz........

© Aydınlık