Sanat düşünce ilişkisi üzerine
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde kırk yılı aşkın öğretim üyeliğim süresinde ve emeklilikten sonra bir vakıf üniversitesinde hocalık yaptığım dört yıl boyunca 1. sınıfların Eski Türk Edebiyatı’na Giriş ve 4. sınıfların Klasik Türk Edebiyatı Metinler Şerhi derslerini kesintisiz bir şekilde yürüttüm. Her biri öğrencilerimle birlikte beyin fırtınası/ortak aklı oluşturma çabası niteliğinde sürdürdüğüm bu derslerde her fırsatta öğrencilerin sanatın en üst dalı olan “edebiyat” ile “düşünce” arasındaki varlık ilişkisinin önemini kavramalarını sağlamaya çalıştım. Onlara ilk derslerde “Sanat nedir?” sorusunu yönelttim ve kendi çabaları ile sanat olayını tanımlamalarını istedim. Bundaki amacım sanat ile düşünce ve aklı kullanma işinin vazgeçilmez bütünlüğünü kavramalarını sağlamaktı.
Öğrencilerimin aktif katılımı ile gerçekleştirmeye çalıştığım bu derslerde sanat olayının tanımlanması ile ilgili olarak vardığımız sonuç şu oldu: “Sanat duygu, düşünce, hayal gücü ve deneyimlerin muhatapta etki uyandırma amacıyla, yaratıcı bir estetik anlayışla ve kullanılan araçların belirlediği farklı biçimlerde ifade edilmesidir.” Bir anlamda düşüncenin ete kemiğe bürünmesi olayı.
Görüldüğü gibi sanatı vücuda getiren asıl unsur duygu ve düşünce, yani dimağımızın temel işlevi olan “akl”ı kullanmanın sonucu ortaya çıkan ve bizi “insanlık” dediğimiz üstün varlık (eski dille; eşref-i........
© Aydınlık
![](https://cgsyufnvda.cloudimg.io/https://qoshe.com/img/icon/go.png)