Mezhebi din edinme aymazlığı
Hayatı kolaylaştırmak için üretilmiş bulunan enstrümanlar, kullanandan kullanana farklı sonuçlar ortaya çıkmasına neden olurlar.
İyi niyetli ve bilgili bir doktorun elindeki bistüri can kurtarırken; kötü niyetli veya cahil bir kişinin elinde cinayet aletine dönüşebilir.
Bir âşığın elinde bulunan ve yürekteki duyguları sevgiliye aktarmak amacı ile kullanılan kalem, insanlık damarı kurumuş bir kişinin göz çıkartan silahı olabilir.
Fıkhî alanda ortaya çıkan meselelere dair -Kur’an ve hadis ışığında- izlenecek yolun belirlenmesi veya karşımızda duran muhtelif seçeneklerden birisinin tercih edilmesi anlamına gelen mezhep seçme olayı da tıpkı bistüri ve kalem gibi, mezhebe muhatap olan kişinin niteliğine göre birbiri ile zıt sonuçların ortaya çıkmasına neden olabilir.
Hiç uzatmadan söyleyelim: Mezhep, karşımıza çıkan ve çözmemiz gereken herhangi bir konuda bilgili ve bilinçli bir şekilde yol ve yordam tayin etme meselesidir. Mezhep seçmek de, öncelikli olarak, bilgi sahibi olmayı zorunlu kılar. Klasik ilmihallerde bile açıkça ifade edilen şu çok önemli fıkhî tespiti yineleyelim: Mezhep seçmek veya mezheplerden hüküm çıkartmak da bir içtihad meselesidir ve araştırıcı düzeyde dinî bilgilere sahip olmayan birinin mezhebi olabilemez. Onun mezhebi, fıkhî konularda sorduğu tek tek sorulara, bulunduğu beldenin müftüsünün verdiği cevaplardan (fetvalardan) ibarettir.
Esasında, “mezhep” insanların karşısına çıkan tek bir meselede İslam bilginlerince çözüme götürmek üzere tutulan yol ve yöntem demektir. Bu sözcük zaman içinde anlamca genişlemiş ve bir müçtehidin hayatın bütün alanlarına dair meselelerin tamamını ilgilendiren içtihatlarının (çözüm önerilerinin) bir metodoloji çerçevesinde kodifiye edilip, artık o........
© Aydınlık
