Irkçılık ve mezhepçiliğin cehenneminden kardeşliğin cennetine
Bir önceki yazımızda da önemle vurguladığımız gibi, insanlığın ve milletimizin geleceğini karartan tuzaklar üç zehirli bataklığın ortak zemininde kurulmuştur.
Bunlardan birisi etnik milliyetçilik; diğeri dinsel/mezhepçi milliyetçilik; bir diğeri de bölgesel milliyetçiliktir.
Bu üç bataklığı besleyen unsur ise eskilerin “beşeriyete tapınma mezhebi” olarak tarif ettikleri hümanizm spekülasyonudur.
Bu spekülasyon Grek mitolojisisindeki Prometheus efsanesine dayanmaktadır.
Prometheus, Yunan mitolojisinde tanrısal ateşi çalarak insanlığa getirdiğine inanılan bir Titan’dır.
Efsaneye göre, Zeus insanların bilgi ve ilerlemeyi temsil eden tanrısal ateşe sahip olmasını istememiştir. Ancak Prometheus, insanlığa olan sevgisi nedeniyle ateşi Olimpos Dağı'ndan çalar ve insanlara verir.
Hümanizma, bir bakıma, insanın tanrı(!) olduğunun ilanı davasıdır.
Daha sonra Hz. İsa’ya atfedilen “Tanrı’nın hakkını Tanrı’ya; Sezar’ın hakkını Sezar’a verin!” sözünü hatırlayalım…
Aydınlanmacı filozofların Tanrı ile insan arasında yaptıkları görev bölüşümünde, gökyüzünün yönetim hakkını Tanrı’ya; yeryüzünün idaresini ise yarı tanrı/tanrı olarak gördükleri insana teslim etme işi…
Bu insanoğlunun tanrı/yarı tanrı olarak tanımlanmasının sonucu individüalist (bireyci) anlayış bütün bir Batı insanını kuşatıyor ve onun toplumsal boyuta taşınması sonucu kristalize olan ırkçılık (nationalism), bölgecilik, mezhebî ve dinsel milliyetçilik vahşi kapitalizmin........
© Aydınlık
![](https://cgsyufnvda.cloudimg.io/https://qoshe.com/img/icon/go.png)