menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

80 yaşındaki BM: Görmezden gelinen ve önemsiz

26 19
28.09.2025

New York’ta açılışı yapılan 80. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (BM 80), “Birlikte daha iyi: Barış, kalkınma ve insan hakları için 80 yıl ve daha fazlası” temasıyla düzenleniyor. Bu tema, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ni (SDG) gerçekleştirme aciliyetini ve “küresel işbirliğini” yeniden canlandırma ihtiyacını vurguluyor.

Birleşmiş Milletler 26 Haziran 1945’te San Francisco’da kurulduğunda, 50 ülkenin imzaladığı BM Şartı’nın ilk cümleleri şu şekildeydi: “İzleyen kuşakları savaş belasından kurtarmak.” BM’nin ilk başarılarından biri, 1948’de küresel insan hakları standartlarını belirleyen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni kabul etmekti.

“Birleşmiş Milletler insanlığı cennete götürmek için değil, onu cehennemden kurtarmak için kuruldu.” demişti dönemin BM Genel Sekreteri Dag Hammarskjöld. 80 yıl sonra, bugünkü genel sekreter Antonio Guterres için bu tür büyük hedefler hayal olarak kalmış durumda. Eski BM Kalkınma Programı Başkanı ve Eski Genel Sekreter Yardımcısı Mark Malloch-Brown, şöyle diyor: “Guterres oldukça cesur açıklamalar yapıyor ama artık bir oyuncu değil, kenarda duran biri olarak görülüyor.” Kofi Annan döneminde gazetecilerle dolup taşan basın odası, şimdi bir anıt mezar sessizliğinde.

Birleşmiş Milletler’in düşüşü, II. Dünya Savaşı’nı kazanan büyük güçlerin uzlaşısıyla kurulan tüm uluslararası kurumların zayıflamasını yansıtıyor. IMF, Dünya Bankası, BM ve daha sonra Dünya Ticaret Örgütü, küresel yoksulluğu sona erdirmek, mali krizlerde ülkeleri desteklemek ve savaşları önlemek için kurulmuştu. Ancak bu amaçlar çoğu zaman yalnızca görüntüde kaldı.

Gerçekte bu kurumlar, ABD’nin liderliğindeki kapitalist çekirdek güçlerin çıkarlarını temsil eden bir Pax Americana (Amerikan Barışı) sisteminin parçalarıydı. Yine de BM bir nebze daha bağımsız kalabildi; çünkü Güvenlik Konseyi’ndeki veto hakkı, ABD’nin isteklerinin otomatik olarak kabul edilmesini engelleyebiliyordu. SSCB ve Çin, bu veto haklarıyla ABD’nin birçok savaş planını durdurabildi. Ancak bu her zaman geçerli olmadı – örneğin, 1950’lerde Kore Savaşı, BM bayrağı altında ama aslında ABD liderliğinde yürütüldü.

1990’ların başında Sovyetler Birliği’nin dağılması, ABD için dünyada sınırsız hareket alanı anlamına geliyordu. Ancak Irak’a yönelik........

© Aydınlık