menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ruhaniyat Türklere de gerekmiyor mu?

24 0
24.08.2025

“Vardım Kırklar yaylasına, Gir işte meydan dediler” ile başlamıştık Almanya konser turumuza. Ama Kırklar Yaylasında değil, Hamburg’un ormanlarında bulduk kendimizi. Çukurova’nın 40 derece olduğu bir sabahtan, Hamburg ormanlarındaki 15 derecelik gecede, bizim Kızılay çadırlarından birinde zar zor sabahladık soğuktan. Orada geçirdiğimiz 15 günde ve dünyanın 50 kadar ülkesinde sunduğumuz Türk Sufi müziği ve kültürüne olan müthiş ilgiyi görünce, yazının başlığı olan “Ruhaniyat Türklere de gerekli mi?” konusuna dokunmak istedik bu hafta.

Şimdi diyeceksiniz ki, “ruhaniyatın” ustaları olan Yunus Emre’yi ve Mevlana’yı yaratmış bir Türk milletinin, “ruhaniyat” dediğimiz şeye neden ihtiyacı olsun? Madde madde ele alıp açıklamak zaten buradaki niyetimiz. Dünyanın en “ruhani” kültürlerinden birine sahip olan bizim, nasıl olup da materyalizm çamurunun içine yuvarlanıp debelenmesini ele alacağız.

Aslında, yazımızın başında vereceğimiz minicik bir örnek de bu “ruhaniyat” kaybının önemli bir göstergesi diye düşünmekteyiz: Almanya turnemizin ormanlarda yer alması nedeni ile, iki haftadır Aydınlık’taki köşemize yazı yazamadık. Yakın dostumuz Süleyman’dan başka bir Allah’ın kulu bile “Latif hocam, neler oluyor, sağ mısınız, öldünüz mü, neden yazınız yok?” diye sormadı. Bu bile, memlekette “ruhaniyat” eksikliğinin çok berrak bir ifadesi olarak bir köşede dursun şimdilik!

Bu kadar sert bir girişten sonra, bu “ruhaniyat” denen şeyin ne olup olmadığını biraz açalım da tartışmamız daha bir anlam kazansın, değil mi? “Ruhaniyat” İngilizcede “spirituality”, bizim sosyete Türkçesinde de “spiritüel” denen aynı madde. Çok kısacası insan olmanın, bu alemde yaşamanın “materyalist” açıklamasını kabul etmekle beraber, maddi varlığın ötesinde bir başka var........

© Aydınlık