menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kültürel kirlenme bir kader midir?

24 1
27.07.2025

Eğer 93 yasındaki yatağa bağlı anneniz ile biraz zaman geçirmekteyseniz, Türk televizyonlarının zavallı hâlini çok iyi gözlemlemek zorunda kalıyorsunuz demektir. Çünkü bir asırlık anneniz ile muhabbet, ancak onun TV ekranlarına baktığı uyanıklık zamanında olabiliyor. Biz de bundan dolayı, Devlet Bahçeli’nin tipik bir Adanalı edası ile sürekli kullandığı kelime ile Türk televizyonlarının “alayını” seyretmek zorunda kalmaktayız uzun bir dört senedir. Böylece, gördüklerimiz ve görmek istediklerimiz konusunda az da olsa fikir sahibi olmamamız mümkün değildi. İşte, sizler için bu gözlemlerin küçük bir muhasebesini yaptık. Öyle bilinmedik yepyeni şeyler olduğunu iddia edecek değiliz ama, yine de özellikle “senaryolar” ve diziler konusunda derli toplu bir kültürel ve sosyal analiz yapabildiğimizi düşünmekteyiz.

Aklınıza gelebilecek her TV kanalının hemen her programını izlemek talihsizliğine sahip olduk bu dört senede. İnsan, kocaman kocaman adamların nasıl bu kadar beceriksiz olduğunu anlamakta güçlük çekiyor doğrusu. İnsan yaratıcılığının bu derece dibe vurduğu bir zaman olmuş mudur memleketimizde bilmiyoruz. Siyah-beyaz TV günlerinden beri, şöyle ya da böyle seyircisi olduğumuz bu muazzam medya aletinin, bu derecede düşük kalitede programlar ile meşgul edilebilmesi de tek başına büyük bir yetenek olmalı diye hayretler içerisinde kalıyoruz. Bu durum aklımıza, Hindistan ziyaretlerimizin hemen hepsinde, etraftaki sokak kirliliğine bakınca aklımıza gelen, “Acaba birileri bir film çekiyor da bu insanlara etrafı son derece kirletmeleri için para mı ödemekte?” sorusunu düşünüp, kirlilik konusundaki bu benzerliğe hayret ediyoruz. Öyle ya, biri doğanın kirliliği, öteki de kültürel ve sosyal kirliliğin zirvelerinde oynayan iki memleket gibiyiz.

Özellikle birbirinin kopyası olan, hiç bitmeyen bölüm sayıları ile dünyada rekorlar kıran dizilerimiz, TV kültürümüzün en yerlerde sürünen kısmı demek hiç de abartılı olmaz. Akşam saatlerinde, oturma odalarımıza bizim arzumuz dışında misafir ettirilen dizilerimiz, gerçekten birer felaket! Bir yakışıklı oğlan, bir güzelce kız, iki........

© Aydınlık