Türkiye ve Sudan; geleceği birlikte yazmalı - I
Türkiye’nin “ileriden askerî konuşlanma” modelini analiz eden bazı yazılarda, Sudan-Somali-Katar arasındaki jeopolitik alan, “Türk üçgeni” olarak tanımlanır. Türkiye’nin genişlemekte olan etki sahası da denilebilecek “Türk Üçgeni” kavramı yerine, “Mavi Vatan” için bir ”güvenlik şemsiyesi” niteliğindeki “Batı Asya Denizleri” kavramını şahsen daha güçlü bulurum.
“Mavi Vatan”ı “Türk Vatanı”nın kalbine; “Batı Asya Denizleri”ni ise “Mavi Vatan”ın aort damarına benzetebiliriz. Türkiye ve Sudan ise, Batı Asya Denizleri’nde emperyalizmin kontrollü kaos ve çatışma düzeninden ağzı yanarak yeterince ders alabilmiş iki kritik ülkesidir. Türkiye ve Sudan, paha biçilmez “jeopolitik güçleri”ni birleştirme gerekliliğinin er geç farkına varacaktır. Ne kadar erken olursa, emperyalizmle mücadele o kadar kolaylaşır.
Türkiye, “jeopolitik gücü”nü emperyalizmin esaretinden kurtarmak üzere dev adımlar atabilmiş iken; Sudan, kendi içinde kaynayan “emperyalizm destekli” kazan nedeniyle bırakın “jeopolitik gücü”ne sahip çıkmayı, denize bile çıkamamıştır… Sudan’da yaşananlar, Sudan’ın “jeopolitik gücü” ve hayallerini kurduğum Türkiye-Sudan jeopolitik ortaklığı konularına birkaç hafta boyunca değineceğim… Sağlıklı bir analiz yapabilmek için öncelikle Sudan’da yaşananları zaman dizinine uygun olarak özetleyeyim…
Sudan, bağımsızlığa doğru ilk adımlarını atarken; kendisini Sudan’dan farklı gören Güney Sudan, “Sadece İngiltere’den değil, Sudan’dan da bağımsız”, hiç olmazsa “Sudan’dan özerk” bir devlet olabilmek için 1955’ten itibaren kanlı bir mücadeleye girişmiştir. Fakat İngiltere, Sudan’ı daimî bir kaosun içinde tutabilmek amacıyla Sudan’ın Güney Sudan’ı da içeren bir üniter yapı ile bağımsızlık kazanmasını sağladı. İngiliz emperyalizmi, Sudan’daki etnik çeşitliliğin oluşturduğu yapısal çatlakları iyi hesaplamış ve Sudan’ın “Sudanlı” kimliğini oluşturmasını güçleştirerek kendine bağımlı kılmanın formülünü kurgulamıştı.
Özetlersek İngiltere, kendisini ağırlıklı olarak “Arap” ve “Müslüman” olarak nitelendiren “Kuzeydeki Sudan” ile kendisini ağırlıklı olarak “Afrikalı” olarak tanımlayıp “yüzde 60’ı Hristiyan” ve “yüzde 35’i yerel dinlere mensup “Güneydeki Sudan”ı “üniterlik” üzerinden birbirine kırdırmış oldu.
İlk Sudan iç savaşı 1955’ten 1972’ye kadar sürmüştü. Güney Sudan’ın 1972’de kazandığı “özerklik”, 1983’te Sudan Hükûmeti tarafından kaldırılınca iç savaş tekrar başladı ve 2005’e kadar devam etti.
İç savaş döneminde, Sudan’ın İslamcı güçlerini arkasına alan Tuğgeneral Ömer El-Beşir, 1989’da askerî darbe ile ülke yönetimini ele geçirdi. İslamcılaşmasıyla dikkat çeken Sudan Hükûmeti, 1998’de Hartum’daki bir ilaç fabrikası ABD tarafından bombalanana kadar, El Kaide........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein