menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

CHP Önderliğindeki Sokak Hareketi -4- Zor dönemden devrimci çözümle çıkış

66 85
08.04.2025

Sistemin çürümesi ve toplumu da çürütmesi, devrimci çözümü dayatıyor. Kirlenen her toplum,

en sonunda hamama gider ve yıkanır. Buradaki arınmanın adı, devrimdir. Türkiye, Atlantik Sistemi içinde çözemeyeceği sorunlarla karşı karşıyadır. Atlantik Sistemi,

iktidar ve muhalefetiyle çözümsüzdür ve çıkmazdadır. Türkiye, içine girdiği zorlu süreçten ancak Atlantik Sistemi’nden kurtularak, başka deyişle Üretim Devrimi’yle çıkabilir

1980’li yıllarda Turgut Özal’ın “Dünya Ekonomisiyle Bütünleşme” Programıyla ve 12 Eylül 1980 Amerikancı Darbesinin sopasıyla kurulan sistem çürümüştür. Üreticilerin “kambur” ilan edilmesiyle ekonomi mafyalaşmış ve Millî Devletin ekonomik temeli tahrip edilmiştir. Bununla bağlantılı olarak “Devletin Küçültülmesi” yönündeki uygulamalarla Millî Devlet zaafa uğratılmıştır.(1)

1980 Karşıdevrimiyle kurulan sistemde, kaynaklar Küresel mekanizmalarla, merkezî iktidar araçlarıyla ve belediyelerin kurduğu şirketlerle hortumlanıyor. Dikkat edilirse, kaynakların bölüşülmesinden değil, “hortumlanmasından” söz ediyoruz. Sistem, işçi ve çiftçiden küçük ve büyük sanayiciye ve tüccara kadar üretimle uğraşan bütün sınıfları aşağılara bastırmış ya da kenarlara sürmüştür.

18. 19. yüzyılın kapitalist sisteminde üretilen değerler, kâr, faiz, rant ve ücret arasında bölüşülürdü. Feodalizmin kalıntısı olan faiz ve rant, aslında Marx’ın da belirttiği gibi, kapitalizmin gelişme sürecinde tasfiye edilmesi gereken bölüşüm kaynaklarıdır. Ne var ki faiz ve rant, kapitalizmin emperyalizm dönemine girmesinden sonra, emperyalist kapitalizmin korumasına kavuşmuştur. Ancak yolsuzluk, başka deyişle kaynakların suç oluşturan eylemlerle hortumlanması, rekabetçi kapitalizm açısından da, gayrimeşrudur ve yasadışıdır.

ABD güdümlü emperyalist sistem, merkezden çevre ülkelere kadar mafya rejimine dönüşmüştür. Türkiye’de Amerikancı 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Kemalist Devrimin kurum ve ilişkilerini tasfiye eden ekonomik-toplumsal-siyasal süreçte bir mafya sistemi kurulmuştur. Sistemin hâkim gücü, sanayici ve tüccarlar değil, Küresel Finans Çetelerinin sıcak para komisyoncuları, özellikle yabancı bankalar, büyük faizciler, dolar ve borsa vurguncuları, hortumcular, tarikat rantçıları ve suç örgütlerinin baronlarıdır. Yolsuzlukla servet sahibi olanlar, artık hâkim zümrenin etkin bir kesimini oluşturuyor. Bunlar toplam 500 Milyar Dolar değerindeki servetlerini İsviçre, Londra ve New York bankalarına yatırmışlardır. Ancak emperyalist banka sistemi iflasın eşiğindedir. Mevduat sahipleri, paralarını Türkiye’nin kamu bankalarına getirmezlerse, üzerine soğuk su içeceklerdir.

Ekonominin mafyalaşması, siyasetin mafyalaşmasına yol açmıştır. Sistem partilerinin genel merkezleri, yüksek bürokrasiyi, milletvekillerini ve belediye başkanlarını atayan siyasal parti oligarşilerinin ellerine geçmiştir.(2)

Atlantik Sistemi’nin dayatmalarıyla 15 Temmuz 2004 tarihinde kabul edilen Yerel Yönetimler sistemi, Cumhuriyetin Kamu Hizmeti kurum ve ilişkilerini büyük ölçüde tasfiye etmiş ve belediyeleri şirketleştirmiştir.(3) Böylece özellikle Büyük Şehir Belediyeleri, eteklerinde kurulan Anonim Şirketler üzerinden, yaygın olarak özel çıkarları paylaştıran merkezlere ve dahası kaynakları yolsuzluk yoluyla hortumlayan suç örgütlerine dönüşmüştür.

Bugün Türkiye’nin kaynaklarını yasadışı yollardan, uyuşturucu kaçakçılığıyla, gaspla, tahsilat işlemleriyle, ihaleye fesat karıştırarak, rüşvetle, torpille, yetkiyi kötüye kullanarak hortumlamak, Atlantik Güdümlü Mafya Sistemi’nin bölüşüm ilkesi haline gelmiştir.

Sistem, 1980 yılından bu yana kendi toplumunu kurmakta, kendi kitlesini de oluşturmaktadır. Sistemin kurucuları ve takipçileri, “Benim memurum işini bilir” gibi sloganlarla sistemin kendi ahlâkını, kendi değerlerini de inşa etmişlerdir. Geniş halk kitleleri, sistem tarafından bahis, sanal bahis, kumar, at yarışı, kripto para, tahsilatçılık gibi havadan para kazanma yollarının içine çekilmiştir. Çalışkan ve namuslu Türk emekçisinin ve üreticisinin değerleri tahrip ediliyor ve kirletiliyor.

Yargının İstanbul Belediyesindeki yolsuzlukların üzerine gitmesi üzerine, yolsuzlukları koruyan bir Sokak Hareketinin tertiplenmesi olayı da, çürüyen sistemin kendi toplumunu kurmakta olduğunu gösteriyor. Sistemin iktidar partileri ve yerel iktidar kurumlarını ele geçiren muhalefet partileri, yolsuzlukla elde edilen kaynakları paylaştırıyorlar. Bu partiler, kendi yolsuzluklarını onaylayan bir seçmen kitlesi de yaratmış bulunuyorlar. Herkes karşıt partilerin yolsuzluğuna karşıdır. Yine herkes, kendi partisinin yolsuzluğunu alkışlamaktadır.

Her sistem kendi toplumunu da kurar. Hâkim sistem, ideolojik hegemonyası sayesinde oluşturduğu değerleri topluma dayatır. 1980’den bu yana Mafya Sisteminin neden olduğu çürüme, toplumda önemli değer aşınmalarına yol açmıştır. Geniş kitlelerin Sokak Hareketine katılmasında bu çürümenin etkilerini görmeyen var mı? AK Parti iktidarının ve CHP’nin peşinden giden kitleler, ne yazık ki kendi partilerinin yolsuzluklarını hoşgörüyle karşılamaktadır.

Vatan Partisi ise, bu gelişmeler karşısında 30 Mayıs 2018 günü........

© Aydınlık