FRANSA’DA HAYAT DURDU! Hedef Macron ve kemer sıkma bütçesi
Sosyal medyadan yapılan çağırılarla, 10 Eylül’de “Her Şeyi Engelleyelim” sloganıyla Fransızlar öfkelerini ve taleplerini dile getirdiler. Sekiz gün sonra, 18 Eylül Perşembe günü, Fransa’nın önde gelen sendikalarının (CGT, CFDT, FO, CFE-CGC, CFTC, Unsa, FSU ve Solidaires) ortak çağrısıyla tüm Fransa’da gerçekleştirilen genel grev, miting ve yürüyüşlerle ülkede hayatı durdu. Güven oylamasıyla düşürülen Bayrou hükümetinin İçişleri Bakanı Bruno Retailleau aynı 10 Eylül eylemlerinde olduğu gibi 80 bin polis ve jandarmanın görevlendirildiğini söyledi. Bu yapılan son büyük eylemlerde dronlar kullanılarak göstericiler havadan izlendi. Seslerini barışçıl bir havada duyurmak istediler. Yürüyen kitleler her zaman halk karşıtı iktidarları rahatsız etmiştir. Onlar kamuoyunda kötü saldırgan gösterilmelidir. Onun için eylem sonunda sözüm ona göstericileri dağıtmak için coplarla gaz ile saldırmışlardır. Sarı Yeleklilerde bunu yaşamıştık. Yine öyle oldu.
30 yılı aşkın Fransa’da öğrenci ve işçi eylemlerini ve sendikal mücadeleyi yakından izleme fırsatım oldu. En son katıldığın ve izlediğim büyük eylem 2018-2019 Sarı Yelekliler Hareketiydi. Macon iktidara geleli 1,5 yıl olmuştu. Ama Fransa’nın içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal krize çare olacak bir programa sahip değildi. Önceki Cumhurbaşkanları Nicolas Sarkozy ve François Hollande gibi küreselciydi ve onların yıkılarak siyaset sahnesinden çekilmesine neden olan neoliberal bir program uyguluyordu. Bugünden tek fark o günlerde Meclis’te hükümet kurma çoğunluğu vardı ve en azından Meclis’te rahattı. Bugün bir hükümet kurma çoğunluğuna sahip olmadığı için son bir yılda 2 azınlık hükümeti devrildi ve üçüncüsünü de aynı kader bekliyor.
2019 sonbaharında Sarı Yeleklilerden sonra, birlikte de diyebiliriz, sendikaların emekli reformuna karşı eylemleri başlamıştı. Reform mezarda emekliliği getiriyordu. 62 olan erken emeklilik yaşını 64’e çıkarıyordu. Erken dedim çünkü normal emeklilik yaşı 67’ydi. Neyse bu tasarı yasalaşmadan önce 62 yaşında emekli oldum ve 6 yıl önce Türkiye’ye döndüm. Bir çok Türk ailesi gibi bizimde çocuklarınım Fransa’da büyüdü, okula gitti, evlendi ve çocuk sahibi oldu. Yani Fransa’da bağımızı tamamen koparma olanağımız yok. Yılda birkaç kez çocuklarımızı ve torunlarımızı ziyarete geliyoruz. Bu gelişimiz 18 Eylül eylemlerine denk geldi. Özlemişim. Lise son sınıf öğrencisi en küçük torunum Damla ile birlikte eyleme katıldık. Damla diğer yaşıtları gibi eyleme katılmak istiyordu, bense gazetecilik görevimi yerine getirecektim.
Eylemler Fransa’nın dört bir yanında yapıldı. Biz de çocuklarımın oturduğu Bourg-en-Bresse kentinde katıldık. Fransa’nın en büyük yüzölçümüne sahip 700 bin nüfuslu bir kent. Protesto eylemi Valilik binası önünden başlayacaktı. Alana geldiğimizde 2 bin civarında gösterici rengarenk sendika yelekleriyle toplanmıştı. İçecek ve yiyecek stantları, anons araçlarından yapılan konuşmalar, hep birlikte atılan sloganlar. Tam bir festival havası. Aynı tempo ile yürüyüş başladı. Ben Ulusal Kanal canlı yayınına katılmak üzere ayrıldım. Damla devam etti. Benden sonra aynı yaştaki diğer torunum Arda da eylem için geliyor. Eve geldiklerinde polisin yürüyüş sonunda nasıl ortalığı gaza boğduğunu anlatılar. Damla video çekmiş bana gösterdi ve “Biz bir şey yapmadık dede, hep birlikte oturunca gaz bombası atmaya başladılar. Gözlerim yandı, böylece ilk gazımı yemiş oldum” dedi.
Biraz uzattım. Yazıya böyle başlayacağımı planlamamıştım. Ama bilgisayarın başına geçince böyle devam etti.Neyse biz yine 18 Eylül genel grev ve protesto eylemlerine dönelim.
10 Eylül’de de 18 Eylül’de de eylemcilerin hedefinde Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron vardı; her miting ve yürüyüşün değişmez sloganı ve pankartı “Macron istifa”. Aynı zamanda 8........
© Aydınlık
