menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

BİZ ANNEDEN KARDEŞİZ

9 0
22.11.2025

Vefatının 6’ıncı yılında abim Prof. Dr. Turan Güven

23 Kasım 2019 tarihinde vefat etti, abim Turan Güven.

70 yıllık ömrünün ardından onun vefat ettiğini burada yazmaktan dolayı çok üzgünüm. Abim; yüksek ahlaka, sağlam meslek karakterine ve güçlü bir inovasyon anlayışına sahip, bir kardeşin isteyebileceği ve örnek alabileceği mümtaz bir insandı. Mükemmel bir ağabey iyi bir insan, iman sahibi bir mümin; ülkesini, milletini ve devletini gönülden seven bir dava ve ülkü adamıydı.

Geçtiğimiz altı yıl önce kaybettim abim Prof. Dr. Turan Güven’i; Rahmet-i Rahman’a kavuştu. Hastalığının ilk teşhis konulduğu andan, yoğun bakıma alındığı ana kadar -Özellikle son bir ayında- hep yanı başındaydım.

Yeğenim (Oğlu) Selçuk’un gece yarısı “Amca, babamın kalbi durmuş” diyerek hastaneden aradığı an hala içimi acıtır. Anlık bir duraksamanın ardından hemen hazırlanıp hastaneye koştum. Her ölüm haberi aldığımda “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun”, “Şüphesiz Allah'tan geldik Allah'a döneceğiz” ayetini hatırlar, dilimin döndüğünce okurum. Bilirim ki, her Mümin ve Müslümana söylenmesi gereken bir vefa borcudur bu.

BAŞARILI BİR ÖĞRENCİ, ÇALIŞKAN BİR BİLİM İNSANIYDI

Abim, İlkokul ve Ortaokulu Kadirli’de sınırlı imkânlar içerisinde okumuş; azmi, çalışkanlığı ve başarısı sayesinde Mersin Öğretmen Okulu’na oradan da Ankara Yüksek Öğretmenler Okuluna girmeyi başarmış, başarılı, parlak bir öğrenciydi. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesini ile Ankara Yüksek Öğretmen Okulu’nu başarıyla tamamladıktan sonra, mezuniyetinin hemen ardından Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümüne Asistan olarak kabul edildi.

Akademik kariyerini Biyoloji alanında, özellikle hücre, hücre biyolojisi ve elektron mikroskobu üzerine inşa etti. Onlarca konferans, sempozyum, kongre ve panele katıldı; ulusal ve uluslararası hakemli dergilerde bilimsel makaleler yayımladı. Bunun yanında, kültürel ve siyasi içerikli değerlendirmeleri de çeşitli dergilerde yer buldu.

Binlerce öğrencinin, yüzlerce yüksek lisans ve onlarca doktora öğrencisinin yetişmesine vesile oldu; pek çok bilim insanının akademik hayata adım atmasında rehberlik etti. Çalışma disiplini, mesleki donanımı ve örnek kişiliğiyle öğrencilerinin ufkunu açtı. Derse girmeden önce anlatacağı konuyu titizlikle hazırlamasıyla tanınırdı; öğrencilerinin karşısına daima hazır, donanımlı ve ciddiyetle çıkardı.

Darwinizm’e karşı bilimsel eleştirileriyle bilinen bir akademisyendi. Bu alanda çok sayıda makale kaleme aldı; ateist, materyalist ve darvinist görüşleri savunan akademisyenlerle televizyon programlarında karşı karşıya geldi, onlarla tartışmalara girdi. “Evrim Teorisi’nin” bilim kılıfı altında sunulan bir dünya görüşü ve ideoloji olduğuna dikkat çekti; bilimi, dini, İslam’ı ve Allah’ın birliğini ve varlığını anlatarak fikrî mücadelesini sürdürürdü.

OKUMAYI ÇOK SEVEN PROFİLİ YÜKSEK BİR İNSANDI

Kitapları ve okumayı çok severdi. Çok okuyan, çok çalışan, çok düşünen; üreten, ilim aşkıyla dolu, birikimli, entelektüel ve gerçek bir münevverdi. Sadece kendi alanıyla yetinmez; Sosyoloji, Psikoloji, Felsefe, Mantık, dünya siyaseti ve aktüel konulara dair eserler okur, okuduklarından öğrendiklerini mutlaka küçük notlara döker, sonra da hayatının içine yerleştirirdi. Bu yönleriyle yüksek bir profile sahipti.

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’i okur, anlar; Peygamberimizin hayatını kendisine rehber edinirdi. İlmihal bilgisine hâkimdi. Yengem Fatma Hanımla birlikte hacca giderek hac farizasını da yerine getirdi.

1970 yılından itibaren üniversite, eğitim, ahlak, din ve İslam, toplum ve gençlik, ülkücülük ve milliyetçilik konularında; milliyetçi dergilerin hemen hepsinde çok sayıda sosyal içerikli yazılar kaleme aldı. Yazdığı Lise Biyoloji Ders Kitapları ise 1985–1997 yılları arasında tam 12 yıl boyunca Türkiye’de tüm liselerde okutuldu.

Hayatının son anına kadar okudu; son nefesini verinceye kadar, hastane odasında dahi örnek bir insan olmayı sürdürdü. Hastane yatağında bile kitap yazmaktan vazgeçmedi. Kaleme aldığı bölümleri bana okutur, önemli gördüğü yerleri mutlaka işaret ettirirdi. Durumu ağırlaşıp hastaneye kaldırılmadan hemen önce, evindeki çalışma odasına beni çağırmış; üzerinde çalıştığı son kitaptan söz ederek on bölümü tamamladığını söylemişti. Bu bölümleri yeniden gözden geçirmemi rica etti ve kendini biraz toparlayınca son iki bölümü de tamamlayacağını ifade etti. Bu tavrı; abimin okuma aşkının, yazma sevdasının, topluma faydalı olma arzusunun ve ardında kalıcı, yazılı bir eser bırakabilme heyecanının hiç azalmadığının en açık göstergesiydi.

68 KUŞAĞININ EFSANE ÜLKÜCÜ İSMİYDİ.

Hayatı boyunca mücadele ve çile eksik olmadı. Merhum Başbuğ Alparslan Türkeş’i ve Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nu yakından tanıyan, onlarla siyasi mesaisi bulunan son şahitlerden biriydi abim. Ülkücü harekete, Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesinde öğrenci iken (1967–1968) adım attı.

Ankara Ülkü Ocakları Birliği’nin kurucuları ve ilk Yönetim Kurulu üyeleri arasında yer aldı. Ardından sırasıyla; Yüksek Öğretmen Okulu Ülkü Ocağı Başkanlığı, MHP Gençlik Kolları Genel Başkanlığı, Üniversite–Akademi–Yüksek Okul Asistanları Derneği (ÜNAY) Genel Başkanlığı ve Ülkücü Öğretmenler ve Öğretim Üyeleri Derneği (ÜLKÜ-BİR) Genel Başkan Yardımcılığı görevlerini üstlendi.

Ankara’da yaşanan öğrenci olayları nedeniyle üç kez cezaevine girdi; bir ay boyunca da Ankara Sıkıyönetim Komutanlığında gözetim altında tutuldu. Tüm bu zorluklara rağmen davasından, inancından, vakarından ve ahlaki duruşundan hiçbir zaman taviz vermedi.

Dönemin Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı........

© Antalya Son Haber