Bilekteki kuvvet mi, yürekteki hikmet mi?
Dilimize pelesenk olmuş bu kelime, genellikle sahip olduklarımızla ölçülür: makam, para, fiziksel kuvvet, etki alanı... Güçlü insan denince aklımıza, masaya vurduğunda ses getiren, sözünü anında dinleten, bileği bükülmez figürler gelir. Peki, bu resmin tamamı mı?
Sanırım değil. Çünkü gücün bir de bilge ve derin bir ağabeyi var: Kudret.
İlk bakışta bu iki kelimeyi eş anlamlı sanabiliriz. Ne de olsa Türk Dil Kurumu bile ikisini birbirine yakın tanımlar. Ancak dilin ruhuna ve hayatın pratiğine indiğimizde aralarında dağlar kadar fark olduğunu görürüz. İşte bu farkı anladığımız an, hayata bakışımız da değişir.
Ana fikrimiz şu: Kudretli olan, tanımı gereği zaten güçlüdür. Ancak her güçlü olan, maalesef kudretli değildir.
Gelin bu cümleyi biraz açalım. Güç, genellikle dışsal bir etkidir. Bir ordunun topu tüfeği, bir yöneticinin koltuğu, bir zenginin cüzdanıdır. Elinizdeki araçlarla bir şeyi yaptırma, zorlama veya yönlendirme kapasitesidir. Güç, çoğu zaman gürültülüdür, kendini belli eder ve evet, oldukça çekicidir. Ama bir o kadar da kırılgandır. O........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d