Görülmek yetmez, satılmak gerek: Kimlik tüketimi çağı
Ancak bugün geldiğimiz noktada kimlik, bir sabit değil; esnek, paketlenebilir, güncellenebilir ve hatta pazarlanabilir bir “ürün” hâline geldi. Birey artık sadece bir özne değil; aynı zamanda bir marka, bir mecra, bir satış noktası. İnfluencer kültürü, kişisel marka danışmanlığı, dijital vitrinler, sosyal medya optimizasyonu, CV estetiği… Tüm bunlar tek bir gerçeğe işaret ediyor: Görünmek artık yeterli değil, satılabilir olmak gerek.
Bugün pazarlama kavramı yalnızca şirketlerin ürün ya da hizmetlerini tanıtmakla sınırlı değil. Aynı stratejik yaklaşımlar bireylerin dijital kimlikleri için de geçerli hâle geldi. Artık “hedef kitlemiz” takipçilerimiz, “iletişim stratejimiz” sosyal medya paylaşımlarımız, “fiyatımız” ise sunduğumuz değer ya da etkileşim oranımız. Görsel estetik, içerik tonu, hashtag seçimi, doğru zamanlama gibi kavramlar sadece marka yöneticilerinin değil, bireylerin de gündeminde. Bir zamanların sade biyografisi, yerini “kişisel marka kimliği”ne bıraktı. İnsanlar kendilerini sadece anlatmıyor; aynı zamanda stratejik olarak konumlandırıyor.
Sosyal medya, bu dönüşümün en güçlü motorlarından biri. “Kim olduğumuz” artık büyük ölçüde “nasıl göründüğümüz” üzerinden tanımlanıyor. Profil fotoğrafından hikâye filtrelerine, takipçi sayısından etkileşim metriklerine kadar her şey bireyin “değeri” hakkında sinyal veriyor. Bu da beraberinde büyük bir kimlik baskısı getiriyor. Çünkü kimliğin artık sadece anlaşılır olması yetmiyor aynı zamanda satın alınabilir, takip edilir ve paylaşılır olması gerekiyor. Takipçi sayısı, tıpkı bir ürünün........
© Analiz
