menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İsrail’in İran’a saldırıları: Netanyahu’nun siyasi hayatı için bir can simidi mi?

10 0
20.06.2025

Araştırmacı gazeteci Jonathan Fenton-Harvey, Netanyahu’nun İran’a yönelik saldırıları bağlamında İsrail iç siyaseti, dış politika hesapları ve bölgesel yansımaları AA Analiz için kaleme aldı.

***

İran’a hava saldırıları başlatmasından yalnızca bir gün önce, rüşvet ve dolandırıcılık suçlamalarıyla karşı karşıya olan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, hükümetini düşürebilecek bir Knesset oylamasını kıl payı atlattı [1]. Netanyahu’nun halk nezdindeki desteği hukuki suçlamalara ek olarak, yolsuzluk iddiaları, ekonomik sıkıntılar ve Gazze'deki İsrailli rehineleri geri getirmedeki başarısızlık nedeniyle ciddi şekilde azalıyor. Dolayısıyla Netanyahu açısından bu savaş, yalnızca askeri bir hamle değil, aynı zamanda siyasi açıdan geçici bir rahatlama ve nefes alma alanı anlamına geliyor.

Yalnızca birkaç gün içinde, İsrail’in hava saldırılarının İran’ın nükleer ve askeri altyapısını zayıflattığı, üst düzey komutanları etkisiz hale getirdiği ve yüzlerce sivilin ölümüne yol açtığı bildirildi. İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, X sosyal medya platformunda yaptığı açıklamada “Tahran’daki siviller toplu bir bedel ödeyecek.” ifadesini kullanarak, açıkça yıkıcı bir niyet ortaya koydu. İran ise İsrail’in altyapısını ve kentlerini hedef alan füze saldırılarıyla misillemede bulundu. Bu karşılıklı saldırılar, İran’ın nükleer programına ilişkin diplomatik süreci fiilen sona erdirdi.

Bir ateşkes sağlansa bile, mevcut İsrail ve İran hükümetleri görevde kaldığı sürece iki ülke arasındaki gerilimin geri döndürülemez bir düzeye ulaştığı görülüyor. İsrail, İran’a yönelik saldırılarını Tahran’ın nükleer silah kapasitesini bertaraf etmeye yönelik zorunlu bir adım olarak sunuyor. Ancak yıllardır tekrarlanan bu iddiaya rağmen, İran’ın nükleer bomba üretimine gerçekten yaklaştığını kanıtlayan somut ve ikna edici bir delil ortaya konabilmiş değil. Gerçekte bu savaş, yalnızca İsrail’in güvenliğine değil, Netanyahu’nun siyasi ikbalini korumaya yönelik bir strateji olarak şekilleniyor.

İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü uzun soluklu saldırılarda olduğu gibi, bu çatışma da kamuoyunu tek bir tehdit algısı etrafında kenetleyerek iç desteği pekiştirme amacı taşıyor. Halkın, "varoluşsal bir düşman" imajıyla seferber edilmesi, daha önce Hamas ve Gazze’deki Filistinliler üzerinden denenmiş bir yöntemdi. Aynı strateji Lübnan’da da uygulandı. İsrail’in Hizbullah’a yönelik saldırıları, Tahran’ın bölgedeki etkisini zayıflatırken, Netanyahu’nun Likud Partisi’nin kamuoyu desteğinde dikkat çekici bir artış yaşandı [2]. Ancak ne Gazze ne de Lübnan Netanyahu’ya uzun vadeli bir siyasi kazanç sağlayabildi. Bu yüzden İran, artık Netanyahu’nun siyasi hayatta kalma stratejisinde yeni bir aşamayı temsil ediyor.

Netanyahu için dış tehditleri öne çıkarmak, yalnızca iktidarını pekiştirmenin değil, aynı zamanda........

© Anadolu Ajansı Analiz