menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ölümün Tesellisi

17 0
03.09.2025

Bir gün, nefes yavaşlayacak, beden toprağa karışacak…

Peki ya siz?

Gece, uykunun huzurlu kollarına bırakırken kendinizi, ansızın içinize düşen o soğuk ter… Trafikte bir ambulans sireni duyduğunuzda kalbinizi sıkan ani bir kramp…

Sevdiğiniz birinin sağlık haberi karşısında içinizi kemiren sessiz endişe…

Tüm bu anlar, ölüm korkusunun hayatın dokusuna işlenmiş görünmez gölgesidir.

Bu korku, bir zayıflık işareti mi, yoksa bizi otantik bir varoluşa çağıran en insani pusulamız mı?

Modern yaşamın telaşı; ofisteki bitmek bilmeyen toplantılar, sosyal medyada kaydırıp geçtiğimiz sonsuz içerikler, bir anlamda bu kaçınılmaz sondan kolektif bir kaçış, bir unutma çabası değil midir?

Heidegger’in dediği gibi, insan “sıradanlığın” gürültüsüne sığınarak ölümü hatırlamaktan kaçar. Ancak bu kaçış, korkuyu yok etmez; yalnızca onu bilinçaltının derin sularına iter, orada sessizce büyümesine ve yaşam sevincimizi kemirmesine neden olur.

Bir bardak çayın tadını çıkarırken bile aklınızdan geçen o zehirli fısıltı: “Acaba bu son çay mı?” işte bu bastırılmış korkunun dışavurumudur.

Sokrates, zehirli baldıran kadehini kaldırırken sarsılmaz bir dinginlik içindeydi. Ona göre ölüm,........

© Akasyam