menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Teşekkürler Şükürler – Uzun Hikâye

12 0
26.08.2025

Heddehanenin devasa kapısından içeri girildiğinde insanı önce sıcak, sonra kulak tırmalayan uğultu karşılardı.

Çelik kütükler rayların üzerinde kızıl birer alev parçası gibi ilerler, makinelerin çekiçleri göğe yıldırım düşer gibi inip kalkardı. Ortalıkta metalin yanık kokusu vardı; işçiler o kokuyu ciğerlerine çekerek yaşardı.

Hasan ağır adımlarla içeri girdiğinde alnında şimdiden ter damlaları belirmişti. Geceden sabaha kadar dinlenmişti ama bedenindeki yorgunluk hiç eksilmezdi. Elleri nasır bağlamış, parmak uçları demirle kavrula kavrula kalınlaşmıştı. İşte bu elleriyle yine gün boyu tonlarca çeliği raylardan makinelere sürükleyecek, kızıl ateşle terini yoğuracaktı.

Patron daha bu sabah uğramıştı; parlak ayakkabılarıyla, dumanlı havada bile parlayan saatiyle işçilerin önünden geçmişti. Hiçbirine selâm vermemiş, sadece müdüre:

“Bugün sevkiyat aksamasın” demekle yetinmişti. Hasan ve diğer işçiler, o an daha da ağır bir yük altında kalmış gibi üstlerinde tazyik hissetmişlerdi.

Hasan, makinenin başına geçti. Koca kütük, rayların üzerinde ilerleyip çekiç altına düştüğünde kulakları sağır eden bir ses çıktı. Hasan düşünmeden yapamadı: “Ne demir yumuşar ne insanın alın yazısı, ateşin harıyla yoğrulmadan...”

Etrafındaki mesai arkadaşlarına baktı. Kimi dişini sıkıyor, kimi içinden homurdanıyordu; aralarında öfkelerini zor tutanlar vardı ama Hasan’ın yüzünde farklı bir ifade vardı: Sessiz, sabırlı, derin.

Bütün bu alev ve gürültü içinde kalbinde bir sükûnet barınıyordu. Her çekiç darbesinde bir dua mırıldanıyordu:

“Ya Rabbi, emeğimizi boşa çıkarma. Çocuklarımı rızıkla büyüt, kursaklarına haram lokma düşürme.”

Alevin kızıllığında gözleri kamaşırken kulaklarında çocuklarının gülüşü çınladı. İşte o an bütün yorgunluğu hafifledi. Çünkü Hasan için heddehane, sadece demir dökülen bir yer değil, evlatlarının sofrasına düşecek ekmeğin fırınıydı da.

**

Günün en çok beklenen vakti paydos anı idi. Çekiçlerin sesi sustuğunda heddehanenin içi derin nefesler alıyor gibi oldu. Gürültünün ardından gelen sessizlik, işçilere bir anlık huzur verirdi.

Hasan köşedeki tahta sıraya oturdu. Cebinden katlanmış bir kağıda sarılı ekmeğini çıkardı. İçinde bir parça peynir vardı, başka da bir şey yoktu. Yanındaki İsmail, çantadan domates çıkardı. Hasan, cebinde taşıdığı kuru soğanı ikiye böldü, yarısını ona uzattı.

"Buyur kardeşim,........

© Akasyam