“İngiltere’de ırkçılık var mı” diye sordunuz?
Bir daha sıcak suya ellerimi sokup ısıtmayacağıma söz vermiştim ama yine dayanamadım… Kocaman bir buzdolabının içinde buz gibi etlerin üzerinde saatlerce çalışmak önce elleri sonra bütün vücudu karıncalaştırıyordu…
Finsbury Park metrosunun tam arkasındaki Londra’nın en büyük işlenmiş et sağlayıcısı Peter Fairfaks’ta temizlikçiler siyahi, paketçi ve kasapların çoğu da beyaz göçmendi. Ankara’da üniversiteden Londra’ya gelip ilk bulduğum işti Peter Fairfaks’taki kasaplık.
1986’nın Noel öncesiydi. Her sabah 5’te işbaşı yaptığımız 2 bin metrekarelik o dev buzdolabına yalnızca asgari ücretin hatırına, beyaz tulumları giyip giriyorduk. En gözde restoranların siparişi buzdan henüz çözülmüş büftekleri “8 ounces” keserken karıncalaşan parmaklarıma da söz geçirmeye çalışıyordum…
“Hey sen!” diye bağırdı Jackie… “Efendim” dedim, İrlandalı çilli kıza… “Sen niye ülkene defolup gitmiyorsun?” diye sordu yekten. Kasaptaki en cüssesiz ve tek gözlüklü kalem efendisini gözüne kestirmiş olmalıydı zağar. İlgilenmemeyi tercih ettim. Bu kez kasap sevgilisi Brain, “Hey Türko! Jackie bir soru sordu! Sağır mısın!” diye bağırdı… “Size ne!” dedim, “Siz kendiniz de göçmen değil misiniz?”
Sözümü bitirmiştim ki yanıbaşımda biten Jackie’nin tokatı yüzümde patladı. Gözlük fırladı… Brian yanıbaşımda elinde bıçakla tepkimi gözlüyordu.
Soyunma odasında gözümden........
© Açık Gazete
