menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İZMİR, ‘ELİOT SUPHİ’Yİ UNUTMADI

13 1
02.07.2025

Türk Şiiri’nin sessiz şövalyesi, çok uzun yıllarını İzmir’de geçiren Eliot Suphi’yi hatırlatmak istiyorum bu yazı dizisinde. Bu yazı dizisine başlarken Suphi Aytimur yazacağım isimler arasındaydı. Sonrasında yazı dizisi ilerledikçe bazı isimleri not ettiğim halde atladığım oldu. Geçtiğimiz günlerde Usta Şair Veysel Çolak’ın yazdıklarını gözden geçirirken, bir anda Aytimur’u es geçtiğimin farkına vardım. Aynı zamanda şiir üzerine kaleme aldığı denemeleriyle, bir şiir bilgesi olarak gördüğüm Sevgili Veysel Çolak örneğin “Suphi Aytimur’u hatırlayan var mı?” diye soruyordu bir sosyal medya paylaşımında…

Sonuçta iyi ki hatırlıyorum ‘Eliot Suphi’yi ve bu yazıda O’nu unutmadığımızı vurgulayacağım. Suphi Aytimur, 18 Mart 1922 tarihinde Vehbi Bey ile Emine Hayriye Hanım'ın oğlu olarak Niğde Fertek'te doğdu, Sivas'ın Zara ilçesinde ilkokulu, merkezde ortaokulu bitirdi. Sivas ve Bursa liselerinde okudu. Ancak öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Sırasıyla PTT idaresi, Türkiye İş Bankası, Harp Akademisi'nde memur olarak çalıştı. Bir müddet İzmir’de Yeni Asır gazetesinde görev yaptı.

Aytimur, yerli ve yabancı çeşitli kuruluşlarda çevirmenlik yaptı. 1957'de emekli oldu. Ve İzmir'e yerleşti. Ve o tarihten sonra şehrimizden hiç ayrılmadı. 26 Haziran 1997 tarihinde İzmir'de akciğer kanserinden öldü. Şiir ve çevirilerindeki titizliği nedeniyle az üretti. Şiirleri ancak ölümünden sonra Mehmet H. Doğan tarafından “İncedir Derincedir” (1999) adıyla bir araya getirildi. Kendisine yıllarca titizlikle çalıştığı T. S. Eliot çevirileri dolayısıyla edebiyat çevrelerinde "Eliot Suphi" adı verildi. Eliot Suphi 75 yıllık yaşamının 60 yılında şiirle uğraştı. Yüzlerce şiir yazdı, çok azını yayımladı; ardında bir kitap ve harika çeviriler bıraktı.

Bir beyazda bütün renkler,
bir sessizlikte bütün yankılar…”

Suphi Aytimur

Fertek’ten İzmir’e

Uzan­­­­an Sessiz Nehir

18 Mart 1922 sabahı, Niğde’nin Fertek köyünde ince bir şafak ışığı doğdu—adı Suphi’ydi. Babası subay Vehbi Bey, annesi Emine Hayriye Hanım; Anadolu’nun çetin ikliminde büyüyen bir çocuğa “okuma tutkusu” miras bıraktılar. Ne var ki hayat, genç Suphi’yi Sivas’tan Bursa’ya sürükledi; lise ikinci sınıfta okulu bırakıp ekmeğini devlet dairelerinde, bankalarda aradı. 1940-1955 arasında PTT, Türkiye İş Bankası ve Harp Akademisi’nde memur; sonrasında Yeni Asır’ın kısa sureli çalışanı, derken serbest çevirmen…

1957’de emeklilik, 1984’te İzmir-Gümüldür’de mütevazı bir inziva. Ömrünün son durağı, 26 Haziran 1997’de akciğer kanserine yenik düştüğü İzmir’di.

Bu uzun yürüyüşte Aytimur’un üstünde hep aynı palto vardı: sessizlik. Ölüm haberi de “körfezin rüzgârına karışmış bir fısıltı” kadar hafif geçti basından; o yüzden bugün unutmadığımızı yüksek sesle söylemek boynumuzun borcu.

Eliot Suphi”:

Bir Çeviri Meczubu

İngiliz modernizminin çetin doruğu T. S. Eliot’u Türkçeye kırk yıl boyunca ince ince taşıdı. “Çorak Ülke / Dört Kuartet ve Başka Şiirler” (1990) onun dil işçiliğinin zirvesi; ardından e. e. cummings’in “Seçilmiş Şiirler”i (1993), Robert Frost’un “Ateş ile Buz”u (1994)…

Edebiyat mahfilleri ona haklı olarak “Eliot Suphi” lâkabını verdi.

Titizdi: Bir dizeyi bitirmek yıllar, bir çeviriyi cilalamak mevsimler sürerdi.

Dostu şimdi sonsuzluktaki Mehmet H.........

© 9 Eylül Gazetesi