İzmir’i görünür kılmak (2)
Geçen hafta konuya başlangıç yapmış ve yazıyı bir dizi soruyla donatmıştık. Bu soruların birinci amacı konuyu çerçevelemek, ikinci amacı İzmir’in “görünür” olmasından kimin ne anladığını ve ne beklediğini ölçmekti. Üçüncü amacı da merkezi yönetimden başta Büyükşehir olmak üzere yerel yönetimlere, sanayi ve ticari yapılanmalardan kurum ve kuruluşlara, toplumsal örgütlenmelerden üniversitelere, sanattan spora hayatın her alanında kendini İzmir’le tanımlayanların, konuya dair niyetlerini, duruşlarını, çalışmalarını, yaptıklarını ve yapacaklarını sormaktı. Israrla belirtmiştim ki, bu yazılar katkılarınızla gelişecek ve ilerleyecek. Şimdilik ses seda yok. Biz kaldığımız yerden sürdürelim.
Kentler, insanlığın evrim ve devrim yolculuğunun büyük tanıkları, kanıtları ve anıtlarıdır. Her kent birikimler toplamıdır ve günümüzde bir kentin ve içinde yaşayanların kalitesini, bu gerçeği bilip bilmeme ve gereğini yapıp yapmama kalibresi belirler. Yıllar önce büyükşehirde çalışırken söylediğimiz “Kentler, onlara sahip çıkanlarındır” sözü, biraz da bu gerçeğin anımsatılmasını hedefliyordu. Elbette bir amacım da, sakıza dönmüş klişelerin ötesine geçerek, artık gına gelmiş ve hiçbir işe yaramadığı yeterince kanıtlanmış yinelemelerden kopuştu.
Bugün dünyanın hemen akla geliveren, gitmesek de hakkında kendi kentlerimizden fazla bilgi ve fikir sahibi olduğumuz o kentler, “görünürlük” meselesini nasıl çözmüşlerdir? İşe bu sorudan başlayıp, o kentlere daha yakından baktığımızda fotoğraf daha da netleşmektedir. İklimle, doğayla, coğrafyayla uyumluluk, başarılarının ön sözünü oluşturmaktadır. Bu uyumluluk kent mimarisini........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon