Ailenin Kutsallaştırılması ve Kadının Rolü
"Ailenin kutsallığı” söylemi, yıllardır kadının omuzlarına süslü cümlelere sarılmış ağır bir sorumluluk olarak bırakılıyor. Oysa aileyi kutsallaştırmak, onu kimsenin üzerine yıkmak anlamına gelmez; tam tersine, yükü paylaşarak güçlendirmek demektir. Kadının rolünü yalnızca ev içiyle sınırlamak, onun potansiyelini değil, aslında toplumun potansiyelini de daraltır. Çünkü kadının özgür olduğu yerde çocuklar daha mutlu, aile daha sağlam, toplum daha ilericidir. hiçbir toplum, nüfusunun yarısına “senin yerin burası” diyerek ileri gidemez. Kadını eve hapseden anlayış, aileyi korumaz; aksine, tek kanadı kırık bir kuş gibi uçmaya zorlar.Elbette aile değerlidir, elbette kutsanabilir… Ama kutsiyet, kadınların görmezden gelindiği ya da rollerinin dikte edildiği bir zeminde doğmaz. Bir aile, kadın ve erkeğin omuz omuza, birbirinin hayallerine aynı oranda hak tanıdığı bir yapıda güçlü olur.
Ailenin "kutsal" olarak nitelendirilmesi, bireylerin özerkliğinden ziyade, ailenin uyumunu ve sürekliliğini öncelikleyen bir anlayışı doğurur. Bu kutsallık, genellikle ailenin dış etkilere karşı bir kale gibi........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein