menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

TÜSİAD’ın ‘demokratik kaygısı’ üzerine

9 2
05.03.2025

“Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği” (TÜSİAD), başkanı ve YİK üyesinin, ‘sistemin’ işleyişine dönük, görece yapıcı ve meşru eleştirilerine önce Adalet Bakanı, sonra Cumhurbaşkanının sert açıklamaları ve çok geçmeden TÜSİAD yöneticilerine açılan dava ve gözaltı, artık bir klasik haline geldi. Siyasal ve toplumsal muhalefet, büyük bir baskı altında ve adeta gözdağı verilmektedir. Barolar ve işçi sınıfını temsil eden sendikalardan sonra, Türkiye’de ‘geleneksel’ burjuva sınıfının en köklü işadamları örgütüne -ki bu örgüte üye şirketler, Türkiye ekonomisinin can damarını oluşturmakta - açılan bu dava ve yöneticilerinin gözaltına alınması, kamuoyunda haklı bir tepkiye, tedirginliğe ve tartışmaya yol açtı. Geçmişte, 28 Şubat 1997’de de, bezeri bir süreç yaşanmıştı. Dönemin Mili Güvenlik Kurulu (MGK), hükümetten birtakım taleplerde bulunmuş, hükümet ile ordu arasında yaşanan çatışmada, Türkiye’nin beş büyük sivil toplum örgütü (Türk-İş, DİSK, TÜSİAD; TESK, TOBB) MGK ile mutabık olduklarını belirtmişlerdi. Nitekim, dönemin medyasında, bu durum, “demokrasi için sivil muhtıra” olarak değerlendirilmiş ve çeşitli İslami, sol ve demokratik mecralarca eleştirilmişti. ‘Sivil’ olan, nasıl ‘askerden’-‘resmiyetten’, brifing alır ve ondan yana tutum takınabilirdi.

Türkiye’de, tarihsel olarak özel sektör (sermaye sınıfı), her zaman devlete ve hükümetlere bağımlı olmuş, devlet teşvik ve desteğiyle büyümüştür. Cumhuriyetin modernleşme projesinde, Batılı görünüme sahip laik devlet tasarımında, “muasır medeniyetler seviyesine ulaşma’ sürecinin bir parçası olarak, iktisadi gelişme ve sanayileşme, ‘devletin milli bir ülküsü’ haline gelmişti. Bu devlet ülküsü, dünya ve batıdaki gelişen pazarların de etkisiyle, 1950’lerde başlayıp, 1980’lerde Özal’ın izlediği liberaziasyon politikalarıyla, değişmeye başlamıştı. Elbette, bu başka bir yazının konusu olabilir.

TÜSİAD ve devlet/iktidar ilişkileri, dönem dönem sorunlu olagelmiştir. Kuşkusuz, diyalektik açıdan bu durum normal ve memnuniyet vericidir. Derneğin devletle ilişkisinin sorunlu olmasının nedeni, kuruluş felsefesi ve misyonuyla bağlantılıdır. Derneğin kuruluş tüzüğünde, Atatürk ve cumhuriyete, laik hukuk devletine, çağdaş piyasa ekonomisi ilkelerine ve evrensel insan hak ve özgürlüklerine bağlılık ön plandadır.........

© 12punto