Durum vahim ise!
Bugün sizlerle tartışacağım konu ülkenin gelmiş olduğu durum olmayıp, bugünkü statik durumun tarihsel hangi dinamiklerin bileşkesi olduğu üzerinde kısa bir gezinti yapmaktır. Önce şu anlayışta anlaşalım ki, her ülkenin ekonomik koşulu o ülkenin içinden geçmiş olduğu sosyo-ekonomik koşulların bileşkesidir. O nedenledir ki, tarihsel anlatımlardan farklı olarak nedensellik analizi üzerine kurulu bir anlatımda ele alınan ülkenin ya da ekonominin hangi tarihsel duraklardan geçtiği irdelenmelidir. Bugünkü tartışmamızda bu mantıktan hareketle, yüzümüzü kızartan günümüz koşullarına hangi duraklardan geçerek gelmiş olduğumuzu irdelemek istiyorum.
Hemen belirtmen gerekir ki, bu tür analizlerde uygulanan dünya ekonomik sistemi ve global sistem içinde ülkenin konumu çok temel bir belirleyicidir. Türkiye Cumhuriyeti kurulurken dünyaya hâkim ekonomik sistem birinci sanayi aşamasını kapatma aşamasındaki kapitalizm, Türkiye ise merkez kapitalist ülkelerin kapitülasyon hâkimiyetinde çevresel konumlu bir ekonomi idi. Meseleyi daha da derinleştirirsek, Türkiye Cumhuriyeti ikinci küresel krize sürüklenen kapitalist dünyada çevresel konumlu bir ekonomi olarak dünyaya gözlerini açmıştır.
Konuya biraz yoğunlaştığımızda merkez ülkelerin krize sürüklendiği bir dönemde ulus devletin kuruluşunda, ülkenin ekonomik ve siyasi istiklal kazanma azmi kadar, aynı zamanda da kapitalistlerin baskısı ve güçlü bir Komünist blokun kuzey komşu koruyuculuğa soyunmuş olmasının ciddi etkenler oluşturduğu anlaşılır. Bu bağlamda kapitalist dünyanın içine sürüklendiği ekonomik krizler kadar Komünist dostlara da minnettarlığımızı ifade etmenin tarihsel görevimiz olduğunu düşünmekteyim.
Merkez ekonomiler küresel krize sürüklenirken çevresel konumlu bir ekonomin oluşturulması ve çok uluslu imparatorluktan tek ulus tanımlı ulus devlete dönüştürülmesi iktisat teorisyenleri kadar iktisat tarihçilerinin üzerinde kafa yorarak, ekonomik kanıtlarıyla ortaya koymaları gereken bir konudur. Biz bu meseleyi iktisat tarihçilerine bırakarak, ülkeyi bugünlere taşıyan ara durakları irdeleyelim.
İlk ağızda söylemem gerekir ki, Osmanlı'nın pejmürde durumu Osmanlı'dan çok merkez kapitalist ülkeleri rahatsız ediyordu. Zira Osmanlı İmparatorluğu merkez kapitalist ekonomiler için çok geniş, belki de tarihte misli görülmüş en büyük, en yaygın sömürge alanı oluşturuyordu. Ne var ki, Sovyetler'in kurulması ve en hızlı gelişme dönemlerini yaşadıkları dönemde Osmanlı'nın içi çökmüş........
© 12punto
