menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

PKK açılımında son söz-2: 2007’de 'Birçok Ulus Devlet Kaybedecek' diyen kimdi?

55 23
01.09.2025

Bu beşinci PKK açılımı için “devlet aklı” dendi; bölgedeki gelişmeler sebebiyle bekamız terör örgütüyle “barış”a endekslendi.

Son olarak Savunma Bakanı Yaşar Güler de şöyle konuştu:

“Hepinizin yakından takip ettiği üzere küresel ve bölgesel güvenlik risk altındadır. Bir asır önce bölgemizde cetvelle harita çizip Orta Doğu coğrafyasını kırk yamalı bohçaya çevirenler, bugün de aynı emellerle hareket etmektedir. Çevre coğrafyamızda yeni planlar kurulurken, Türkiye’nin bu oyunları bozacak adımları kararlılıkla atması gerekiyordu. Bizler de bu adımları Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ve devlet aklının bir gereği olarak attık, atmaya da devam edeceğiz. Bu kapsamda hayata geçirdiğimiz proaktif tedbir ve uygulamalarla artık tarihî dönemecin içerisindeyiz. 40 yıldır milletçe ezeli ve ebedi kardeşliğimize dinamit koyan, enerjimizi ve kaynaklarımızı tüketen terör belasından ülkemizi kurtarmakta kararlıyız.”

“Devlet aklı” neyi öngördü?

Yine İmralı’daki teröristbaşını muhatap almakla kalmadı, onu adeta Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcisi konumuma yükseltti... Sürecin akıbetini ise Suriye’deki terör örgütünün de silah bırakarak Şam yönetimine entegre olmasına bağladı.

Ancak Suriye PKK’sı “adem-i merkeziyetçi” yapıda ısrar edip örgütün hamisi ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack da, “Federasyonun biraz altında bir yapı düşünülmeli” deyince, Ankara “kılıcı kınından çıkarmalı” mesajlar vermeye başladı.

Dolaylı cevap yine milletin “istenmeyen adam” saydığı, iktidarın ise övmeye doyamadığı Barrack’tan geldi. YPG’nin artık PKK ile ilişkili değil, ABD’nin müttefiki olduğunu belirten Barrack şunları da kaydetti:

Mazlum [Abdi] ve bu grubu temsil eden DSG ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın temsilcileri Hakan Fidan ve İbrahim Kalın bu durumu ayarlarken sorumlu davranıyorlar, değil mi? Aramızda diyalog var. Ama burada da daha fazla diyaloğa ihtiyacımız var.”

Yani, “YPG/SDG’ye değil ABD’ye kılıç çekilmiş sayarız” demeye getirdi!..

PKK’nın 30 silah yakmasına karşılık TBMM’de kurulan komisyonun iş ve işlevi de iyice karıştı.

Başkan Numan Kurtulmuş, komisyonda yasa, anayasa hazırlanmayacağını bildirirken, bugüne kadar yapılan çalışmalarda hiçbir şekilde özerklik, bağımsızlık, ayrı bir bölge, Kürtçe’nin resmi dil olması gibi en ufak bir talebin gündeme gelmediğini savundu.

Dinlenen kimi temsilcilerin, 1921 Anayasa’sındaki adem-i merkeziyetçi ruhu esas alan bir anayasa, Kürtçe eğitim-öğretim istemesini geçelim; bizatihi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin son Başbakanı ve Türk Dünyası Aksakallılar Konseyi Başkanı Binali Yıldırım, vatandaşlık tanımımın güncellenmesinden girip yeni anayasadan çıkmadı mı?

Başkan Kurtulmuş ya bunları duymadı, ya da?!

İmralı’da “manifesto” hazırlayan teröristbaşı da gidişattan sıkıldı ki; üç kilit kavram olan “demokratik toplum, barış ve entegrasyon” temelinde bütün boyutlarda “adımların ivedilikle atıldığı yeni bir aşamanın gereğinden” dem vurdu.

DEM’liler, komisyonun İmralı’ya gidip teröristbaşıyla görüşmesini teklif etti. PKK ise bunu teröristbaşına hakaret sayıp “rehin” durumundan çıkarılarak onun Meclis’e gelmesini şart koştu.

İşte 7 oturumdan sonra ortaya çıkan bu tablo sadece AKP’lileri değil, Abdülkadir Selvi’yi bile çileden çıkardı. Komisyonunun “Kürt sorununu” çözme veya Türkiye’nin Türkiye’nin demokratikleşmesi yönünde çalışmaları yapmak gibi bir görevinin olmadığını belirten Selvi, “Komisyon amacının ötesinde işler yapmaya kalkarsa işlevsiz kalır, dağılır gider.” dedi.

Bu hafta çalışmalarına ara verecek olan komisyon, 10-11 Eylül’de yapılması beklenen toplantıda, “iş dünyasının, memur ve işçi sendikalarının temsilcileri ile akademisyenleri” dinleyecekmiş.

Allah Allah!.. Mesele, teröristlerin silah bırakıp teslim olmasından sonra hukuken akıbetlerinin ne olacağının kararlaştırılması değil mi?.. Memur ve işçi sendikaları bu konuda ne........

© 12punto