Güran ailesi ya gerçekten suçsuzsa?
Çok değil, daha beş ay öncesine kadar, gazetelerin, haber siteleri ve televizyonların en çok üzerinde durdukları konulardan biriydi Narin Güran cinayeti. Sadece gazeteciler değil, gündüz kuşağı programlarında konuşanlar bile dedektif kesilmişti.
Diyarbakır’ın Tavşantepe köyü bir TV stüdyosuna dönmüş; kimi gazeteciler somut bulguları haberleştirmek yerine söylentileri ve yargılarını aktararak reyting yarışına girmişlerdi. Yargı sürecini zehirleyen, etki altına alan medyadaki ağırlıklı görüş, anne Yüksel, ağabey Enes ve amca Salim Güran’ın bu cinayeti işledikleri yönündeydi.
Nitekim mahkeme de medyanın oluşturduğu kamuoyunun beklentisi yönünde karar verdi; aile fertleri Yüksel, Enes ve Salim Güran’ı cinayet suçundan ağırlaştırılmış müebbet, Nevzat Bahtiyar’ı ise “Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme' suçundan 4 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırdı.
Ne yazık ki, Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bu kararı medyada yeterince sorgulanmadığı gibi, gazeteciler görevlerini tamamlamanın rahatlığıyla kenara çekildiler. Geçen hafta çıkan istinafın onama kararına da pek ilgi göstermeyip küçük haberlerle geçiştirdiler.
Oysa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, kararı oy çokluğuyla almıştı ve heyetin başkanı ayrıntılı bir karşı oy yazısı eklemişti. AA, AHaber, Akşam, Cumhuriyet, Halktv, Ekoltv, Hürriyet, CNNTürk, İHA, Sabah, Sözcü, Nefes, Türkiye ve Yeni Şafak’ın da aralarında olduğu çoğu medya kuruluşunda satır arasında yer aldı bu bilgi.
Gazetelerden sadece Milliyet, mahkeme başkanının karşı oy yazısını ayrı bir kutu olarak verdi. DHA ve Serbestiyet’in ayrıntılı olarak aktardığı karşı oyun tam metnini de bir tek Tele1’in haber sitesi yayımladı gördüğüm kadarıyla.
Başkan’ın karar metninden daha uzun olan karşı oy yazısını, dosyadaki tüm kanıtları, ifadeleri, raporları ciddiyetle inceledikten sonra kaleme aldığı anlaşılıyor. Karşı oyda ilk dikkatimi çeken, “Sosyal medya ve TV bültenlerinde yapılan haber ve tartışma içerikleri sonrasında değişen yeni duruma göre” sanıkların ifadelerinde değişiklikler olduğunu vurgulamasıydı. Medyanın yargılamadaki etkisini ifadelerde açıkça gözlemlemişti Başkan.
Soruşturma ve yargılamadaki hukuki eksikleri, raporlar arasındaki çelişkileri, daraltılmış baz raporlarının tali kanıt niteliğini, cinayetin nedenini ve işlenme biçiminin saptanamamış olmasını, mahkûmiyet kararının eksiklerini ve yanlışlarını tek tek sıralıyor Başkan.
Tele1’de Ersin Eroğlu imzasıyla yayımlanan karşı oy yazısını inceledikten sonra Narin Güran’ın kaybolmasıyla başlayan süreçte duyduğum endişeyi anımsadım. Ya Güran ailesinin tüm fertleri ya da bazıları suçsuzsa? Ya biz gazeteciler, yargıyı da olumsuz yönde etkileyip masum insanların mahkûm olmasına yol açtıysak? Bu sorular vicdanımı sızlattı…
Aslında mahkemenin kararı konusunda daha önce DEM Milletvekili ve iletişim akademisyeni Sevilay Çelenk’in, Bianet’te yayımlanan “Narin’e hakikat borcumuz var: Olaylar nasıl Güran ailesinin aleyhine döndü?” yazısını ve ardından T24’te Gökçer Tahincioğlu ile yaptığı söyleşiyi, Esra Arsan’ın “Deprem haberciliğinden Narin Güran cinayetine, bir gazeteciliğin açık hali: Ferit Demir efsanesi (!)” yazısı ile Ferit Demir’in eleştirilere yanıtını içeren söyleşisini okuduktan sonra da aynı endişeye kapılmıştım. Bu yazılarda da Güran ailesi fertlerinin suçsuz olabilecekleri ve medyanın yanlışlarına dair çarpıcı saptamalar yer alıyordu.
O yazılardaki sorulara şimdi istinaf sürecindeki karşı oy yazısında vurgulanan hukuki itirazlar eklenmiş oldu. Artık bu dosyayı yeniden açmak, gazeteci soğukkanlılığıyla irdelemek; kanıtların peşine düşmek zorunluluğu doğdu. Eğer bizim de katkımızla mahkûm olanlardan biri bile masumsa bu büyük sorumluluk, ağır bir vicdani........
© 12punto
