menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kösedere’nin “Köy Kokusu” ve “Mavi Boncuk”u: Bir Gastronomi Köyünün Doğuşu

14 0
yesterday

Urla bugün artık yalnızca bir ilçe değil; Türkiye’nin gastronomi atlasında kendine özgü bir vaha olarak görünür olmaya başladı.

Restoranları, butik şarapları, zeytinlikleri, taş evleri ve tarih kokan sokaklarıyla bir yaşam biçimini temsil ediyor.

Ve bu dönüşümün hemen yanı başında, Karaburun yarımadası sessiz ama kararlı bir şekilde kendi gastronomik kültürel kimliğini örüyor.

Zeytin, enginar, nergis, limon, portakal, mandalina, üzüm…öküz köftüsü, zıngata, çalkama, cizlenbe, bazına…

Tarlanın diliyle konuşan, rüzgârın yön değiştirdiği anda karakteri de değişen bir toprak burası.

Hem denizin tuzunu hem toprağın bereketini taşıyan çok katmanlı bir mutfak hafızası var.

Bu hafızanın yeniden ayağa kalkmasında Karaburun Belediye Başkanı İlkay Erdoğan’ın rolü göz ardı edilemez.

Kaynakların sınırlı olduğu bir coğrafyada altyapı, pazar, üretici, esnaf ve turizm arasında görünmez bağlar kurmak kolay değil.

Erdoğan’ın çabası tam da bunu yapıyor: Küçük bütçelerle büyük dokunuşlar.

Bölgenin gastronomi eksenli büyümesini mümkün kılacak “köy ölçeğinde kalkınma modeli”nin tohumlarını atıyor.

Ve elbette bölgenin hikâyesini yalnızca yaşamakla kalmayıp anlatan, anlatmakla da yetinmeyip dünyaya taşıyan bir isim var:

Londra, New York, San Francisco ve Nice arasında gidip gelen ama yazları Karaburun’a gelmek için büyük heyecan duyan gastronomi ve seyahat yazarı Aynur Tattersall.

Aynur yalnızca yemek yazarı değil; yaşadığı yeri anlatıya dönüştüren bir göz. Kösedere’nin sessiz sokaklarında bulduğu detayları, köy mutfağının derinliğini, üreticinin emeğini, rüzgârın taşıdığı kokuları dünyaya açan bir köprü.

Bugün Karaburun’un gastronomik yükselişinden söz ediyorsak, o hikâyenin tanınmasında Aynur’un kalemi ve bakışının da rolu var.

Benim için Kösedere son on yıldır hep aynı hissi yaratıyor:........

© 10 Haber