Öfkeme yenilmeli miyim, yenilmemeli mi? Bir yanda dünyayı değiştiren devrim, bir yanda Türkiye’nin hali…
Radikal gazetesinde 1996’de ilk yayınlandığı günden 2010 yılının ortasında görevimi Eyüp Can’a devrettiğim güne kadar 15 yıla yakın çalıştım. Bu 15 yılda çoğunlukla haftada 7 gün yazı yazdım.
Ama aslında yazarlık benim tali işimdi. İlk 4 yılda gazetenin Ankara Temsilcisi olarak ağır bir sorumluluğu yerine getiriyor, 30 kişiyi aşan müthiş bir gazeteci ekibini yönetiyordum. Son 11 yıla yakın zamanda ise gazetenin genel yayın müdürü olarak çok daha ağır bir sorumluluk altındaydım.
Bu ağır sorumluluklar içinde yazı yazmak benim için hem kaçış gibiydi hem de yaptığım görevlerin bana getirdiği ayrıcalık sayesinde sahip olduğum bilgileri birer analiz olarak yazma fırsatı veriyordu. Bana göre yeni bir bilgi veya bakış açısı iletmeyen köşe yazısı duygulara hitab eden ‘Türk’ün Türk’e propagandası’ndan başka bir şey değildir. Gazete yazısı mutlaka bilgi veya farklı bir bakış açısını iletmelidir.
Radikal’de yazarken bir süre sonra siyasetten ve memleketi yazmaktan yorulmaya başladım. Tuhaf bir sığlık tuzağına düşüyordu insan gazete yazısı yazınca: İster istemez eleştiriye ağırlık veriyor, bir süre sonra da inanılmaz bir kötümserliğe gark oluyordu. Hayata hep böyle negatif gözlüklerle bakmak, insan ruhunda kötü izler bırakan bir şey ve ben öyle olmak istemiyordum.
Ne yapayım derken, kişisel bir merakımı kendime nefes alma alanı olarak kullanmaya karar verdim. Popüler bilim ve bilim tarihi benim amatör merakım. Bu konuda formel bir eğitim almadım. Ne öğrendiysem popüler bilim kitaplarından öğrendim, kendi kendimi akademik olarak geliştirmeye çalıştım. Matematikte derinleşmek istedim, internet sayesinde online derslere katıldım, sınavlara girdim, kimse bilmezken Khan Academy’nin müdavimiydim, boş vakitlerimde derslere giriyordum. Bir süre sonra Amerika’daki MIT’nin, Harvard’ın ve Stanford’un herkese açık online derslerine ve kurslarına girip konuyu takip edebilir hale geldim. Birkaç arkadaşım sayesinde orijinal fizik makalelerini okuyabilir, hatta bazılarının matematiğinin de içinden çıkabilir olduğumu gördüm. Hala bir amatörüm elbette. Kendimi bilim okur yazarı kabul ediyorum sadece, amacım da okuduğumu doğru anlayıp sonra da anlaşılır bir dille bu köşede yazmak, yani bilim anlatıcısı olmak. Daha kat etmem gereken çok mesafe var ama benim acelem yok, ağır ağır kendimi geliştirmeye çalışıyorum.
Radikal’de pazar günleri yazdığım bilim yazıları, hafta içi yazılarımdan çok daha fazla ilgi çekmeye başlayınca bu benim için çok cesaretlendirici oldu. Belki 20 yıldır haftada bir gün bilim yazıyorum. Bu köşenin adı da zaten buna özgü “Tekno Gündem.”
Bu sabah bu yazıyı yazmak için oturduğumda konum belliydi aslında. 9 Temmuz çok önemli bir yıl dönümü. Werner Heisenberg’in kuantum mekaniğini kuran meşhur makalesi bundan tam 100 yıl........
© 10 Haber
